Her ölüm, geride düşünmemiz ve ders çıkarmamız için önemli mesajlar bırakır. Sade ve anlamlı vedalar, insani değerlere ışık tutar.
“Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin”
13.yüzyılda yaşamış ünlü bir Türk halk şairi Yunus Emre’nin en sevdiğim dörtlüklerinden biridir. Her selanın ardından dillerime bu dizeler takılır. Bin bir umutla yaşadığı dünyadan göçüp giden insanın ardından ne kadar ağlasak boş. Geriye kalanlar ise sadece anıları. Hele de garip birinin selası bile farklı okunur ki bunu defalarca test ettik, onayladık. Zenginin selası daha ağdalı, daha okkalı okunur. Oysa musalla taşında yatan bireyin, bir diğerinden zerre farkı olmamalıdır. Ama maalesef öyle olmuyor işte. Yine bir sela, yine dudaklarımda Yunus Emre’nin dizeleri.
O zaman bize verilen yaşamın her anını iyi anılarla doldurup geride hoş bir seda bırakabilmek. Osmaniye siyasetinin en tanınan isimlerinden biri olan Mimar Haydar Aktürk’ün ablası Hanife Aktürk vefat etti. Uzun süredir sürdürdüğü kansere karşı yaşam mücadelesini kaybetti. Her yaşam elbette bir gün son bulacak. O da bizlere veda etti. Sessizce aramızdan ayrılıp gitti. Cenazenin ardından Haydar Aktürk bir kez daha topluma örnek olacak bir işe imza attı. Mevlit yemeği vermedi. Onun yerine kanserle mücadelede önemli işlere imza atan LÖSEV’e bağış yaptı. Arkasından da mahallesinde ihtiyacı olan durumu zayıf ailelere gıda kolisi yardımı yapıp ardından dualarını okudular. Bu örnek bir davranış olmalı. Cenaze mevlitleri ailenin şov alanına dönüşmemeli. Öyle cenaze yemeklerine şahit oluyorum ki, gidenin ardından ailenin gösterisi ön plana çıkıyor. Oysa Müslümanlık sadeliktir. İşte bu yüzden bile Mimar Haydar Aktürk’ü kutluyorum.
Gelelim bu yazıyı neden yazdığıma. Önceki dönem belediye başkanımız Sayın Kadir Kara dost düşman herkesin cenazesine gitmeye çalışır, özellikle vefat eden, siyasi bir kimliğin yakını ise partisine bakmadan mutlaka aileye taziyelerini iletirdi. Mimar Haydar Aktürk isminden ziyade özellikle çizdiği mimari projelerle herkes tarafından sayılan ve sevilen biri. Bir partiden aday oldu. Seçme ve seçilme hakkı Cumhuriyet kazanımlarından biridir. İsteyen istediği partiden adaylık için başvurabilir, aday olur olmaz bilemeyiz. Herhangi bir partiden aday olmak diğer adaylara düşman olmak anlamına gelmez. Siyasi nezaket ve siyasi üslup bunu gerektirir. Belediye Başkanımız Sayın İbrahim Çenet aileye ne ziyaret ne de taziye gerçekleştirdi. Elbette bu durum tepkiyle karşılandı. Neticede Osmaniye’de herkes aynı partinin üyesi olmak zorunda değil. Ama tekrar etmekte fayda var; siyasi nezaket olmalıdır ve olmak zorundadır.
Keza Osmaniye Milletvekillerinden sadece Asu Kaya cenazeyi ziyaret edip aile eşrafına başsağlığı dileklerini iletti. Hadi anladık, Derya Yanık tanımaz bilmez. Uzak biri. Ama Seydi Gülsoy’a ne demeli. Uzun yıllardır Haydar Aktürk’ün muhasebe kayıtlarını tutan Seydi Gülsoy, Aktürk’ü arayıp başsağlığı dileklerini bile iletmemiş. Şimdi akla gelen bir deyimle devam edelim: “Sel gider, kumu kalır” biz Osmaniyeliyiz. Birbirimizin acısını paylaşmak zorundayız. Bakın “zorundayız” diyorum.
Sözü uzatmanın alemi yok. Bazen bir ölüm bile mesajlar verebilir. Almasını bilen herkese. Biz düşman değiliz. Bu memleketin çocuklarıyız ve acımız da ortaktır, sevincimiz de. Mimar Haydar Aktürk’ün ablası Hanife Aktürk’ün mekanı cennet olsun.
Kalın sağlıcakla