Bir yandan köfte var, bir yandan Anadolu'nun bereketli topraklarında büyümüş bir çocuk. Bu çocuk, kendi adını markasına koymuş ve herkesin diline dolanmış. Son zamanlarda içimiz dışımız köfte oldu. Herkes bu Köfteci Yusuf'u konuşuyor. İyi de ne yapmış bu adam? Bazı kaynaklara göre, binlerce ton ürettiği etin içine domuz eti koymuş! Öylemi dersiniz. At eti değil, eşek eti değil, katır eti değil, it eti değil ama domuz eti! İşte burada işler karışıyor. Herkesin kafasında bir sürü soru...


Düşününce insanın aklına "Domuz eti bulmuş, kesmiş, kıyma yapmış ve köfteye koymuş, yersen!" demek geliyor. Bunun bir oyun olduğunu anlamayacak kadar saf olmak gerek. Suç örgütü lideri Sedat Peker, yıllar önce bu marka ile ilgili bazı iddialarda bulunmuştu. "Kim bu markayla ilgileniyor, bu markaya kim çökecek? Kimin dini imanı para? diye sormuştu. Ama konunun muhatabı olduğunu iddia ettiği isim çıkıp cevap vermemişti. Şimdi ise birileri yeniden bu köftenin ve (dahi) köftecinin peşine düşmüş. Neticede “armut piş, ağzıma düş” modeli ekonomik anlayış, 1950 li yıllardan sonra hayli yaygınlaşmış, 80 li yıllarda yükselmiş, son yıllarda da  pik yapmış durumda. . Demek ki bu iş bitmemiş. Ne oldu da bu konu tekrar gündeme geldi? Söylentiler tekrar ortaya çıktı, bazı eski defterler yeniden açıldı. Kim bu işin içinde, kimlerin menfaati var? Kimin parmağı bu işin içindeydi? Aslında her şey ortada ama.. Silivri soğuktur şimdi.. 


Bir de işin komik tarafına bakalım mı? Sosyal medyada sırf iktidara yağdanlık görevi görevi yapmak için gecesini gündüzüne katan bazı trol tayfası, her yaz olmasa da en az iki yılda bir soluğu Uzak Doğu Asya’nın seks turizmi ile iştigal merkezlerinde soluğu alıyor, sonra yana yakıla domuz eti olmayan restoran arıyor. Dönüşte ise “heç sorma gardaş her yer domuz eti, gram garnımızı doyuramadık” diye dert yanıyor. Oysa, orada özellikle çocuk yaştaki seks köleleri ile yaptıklarını anlatırken hiç de midesi bulanmıyor. Haram kelimesini değil ağzına almak, beyninden bile geçirmiyor. Öyle ya; domuz eti haram, diğeri değil... Yersen!

Bizim de böyle tuhaf yargılamalarımız vardır. Köftesini yediğimiz adamı dışlarız ama onunla ilgili her türlü yalanı alır, inanırız. Anadolu’nun köylerinden birinden çıkan, köfteye adını veren bu adamın emeğini görmezden geliriz. Öyle ya Amerikanın ya da İngiltere’nin empoeryalist köfteleri değil bunlar! Oysa bu köftenin ardında bir emek, bir çaba, bir mücadele vardır. Bu emeği görmemek aslında kendi insanımızı hiçe saymaktır. Eleştirmeye hep hazırız ama eleştirinin ardındaki niyeti sorgulamak aklımıza gelmez. Belki de işin kolayına kaçıyoruz. Kolay hedefler seçip onlara saldırmak, ardındaki insanı anlamaya çalışmaktan daha kolay geliyor.

Hayatın zorlukları bizi yoğurup şekillendiriyor, bazen çok sert, bazen de beklenmedik. Yersen! Bu kaosun içinde bazen hayatta kalmak bile büyük bir mücadele. Biz de bu mücadelede bazen başkalarının köftesine göz dikeriz, bazen de kendi köftemizi korumaya çalışırız. Ama ne olursa olsun, bu hayatta her şey bizim nasıl yoğrulduğumuza bağlı. Biraz öfke, biraz umut, biraz da tuz... 

Bütün yazdıklarımdan sizin anlayacağınız şu: 12.000 tane çalışanı olan Köfteci Yusuf, belli ki birilerinin çökme operasyonuna direnmiş. Birileri inat etmiş. Yusuf direnmiş. Beklemişler ki Köfteci Yusuf, “Yusuf, Yusuf” etsin diye, ama o etmemiş. Sonunda, vergi kaçırmayı, kumar oynatmayı, içki içmeyi, zina yapmayı, faiz almayı haram saymayan ülkemin güzel insanlarına “domuz eti” dedin mi; akan sular durur. Girmişler o kanaldan.  Ne şehit kadın polis ortada kalmış, ne Narin, ne istismar, ne cinayetler, ne katledilen kız çocukları, ne katledilen hayvanlar, ne yok edilen doğa, ne patronun emriyle grev krıcılığı yapan polis şefleri, ne para ile fuhuş yapan kadın askerler, ne adaleti cüzdanı ölçüsünde değerlendiren bazı hakimler, ne yoksulluk, ne hukuksuzluk. Her şey rafa kalkmış. Varsa yoksa domuz olmuş her şey. Oysa domuzluğu yapanlar sokaklarda özgür özgür geziyorlar da biz sadece izler olmuşuz. Camdan. Televizyon Camından. 

Ben Köfteci Yusuf’un ürünlerine domuz eti kattığına inanmıyorum. Gördüğüm ilk yerde de yiyeceğim. Bu kadar net. Ortada bir domuz olduğu belli ama onu da yersen!

Yok öyle üç kuruşa beş köfte ! Diren Yusuf .