Hepimiz hayatımızın bir döneminde mutlaka öykü yazmayı düşünmüşüzdür.
Yaşadığımız olaylar, tanık olduğumuz gerçekler veya hayallerimiz fark etmez bunu kağıda döküp kendimizi ifade etmek isteriz. Peki içimizden kaç tanesi bunu yapabilir?
Öykü yazmak, cümleleri yan yana koyup haydi okuyun demek değildir. Öykü; türleri ve yazım teknikleri olan bir edebi türdür. Serim, düğüm, çözüm olarak üç ana parçaya sahip; olay örgüsü, karakterleri ve akışı olması gereken bir yazıdır. Ele alınan konu karakterlere uymalı, okunurken duyguları zihinde canlandırmalıdır. İşte bu yüzdendir ki hayalini gerçekleştiren insan sayısı azdır. Çünkü her şey sözde kalır, uğraşılmadan o heves geçer gider. Bir kısım insanlar da bunu kabul etmez ve şartlarının kötü olmasından yakınır. Okulda almadığı eğitimden hayıflanır, işinden dolayı zamanı olmadığını savunur ya da eğitim almak istediğini fakat pahalı olduğunu söyler. Peki, bunca bahaneyi çöpe atabilecek seçeneklerin var olduğunu söylesek.
Osmaniye bazı şehirlere göre imkânları sınırlıymış gibi olsa da sanatsal etkinliklere de açık bir şehirdir. Öykü yazarlığı hakkında ücretsiz bir şekilde Taha Bey Çay ve Sanat Evi'nde yüz yüze eğitim verilmektedir. Eğitimin avantajları da göz önündedir. Yaş sınırı yoktur, ulaşımı kolay mekânda, mesai saatlerinin dışında ve bir çok yazarla yüz yüze tanışıp konuşma imkanı verir. Bu eğitim haftalar boyunca sosyal medya mecralarında duyurulmuştur. Sonuç mu? Osmaniye 'den sadece bir kişi eğitime kaydolmuştur.
Tecrübeli yazarlardan eğitim almak büyük şehirlerde bile neredeyse imkânsız seviyedeyken bizim şehrimizde bu kadar basit aslında. Elimize defterimizi kalemimizi alıp gideceğiz, öğretmenimiz bize öykü yazmanın ince detaylarını uygulamalı öğretecek. Durum hikâyesi nasıl yazılır, olay hikayesinde can alıcı noktalar nelerdir, modern hikayede temel amaç nedir; hepsini tek tek öğretecek. Bundan sonrası ise tamamen senin yeteneğinle harmanlanıp, canlanacak. Çok kısa zaman periyotları içerisinde gelişmeler gözle görülür hale gelecek. Lakin bu eğitimin kıymetini bilen kimsecikler yok.
Anlatmak istediğim temel nokta şu; emek vermeden eserler çıksın ortaya istiyoruz, emeksiz eser çıkmayınca da yaşadığımız şehirden yakınıyoruz. Şehirden ve imkânlarından haberimiz bile yokken neden şikayet ediyoruz? Mevcut imkânları araştırmak ve kullanmak tamamen bizim elimizde. Hayali bahaneler üretmek yerine gerçek şansları değerlendirelim.