İtibar-istikrar kelimelerinin kulakları doldurduğu gözlerin önünü kapattığı reklam panosu olarak kullanılması kullananın şahsi dünyalık maddi menfaatine fayda vermeye devam ede dursun.

Bu ifadenin herhangi bir tek şahsa yönelik olduğunu varsayarsak anlatmak istediğim çok kısır kalır. Önceki yazılarımda; dolandırıcılık, sahtecilik vb. aldatma aldanma süreçlerini tanımlamaya tarif etmeye çalışmıştım. Hem kişisel dolandırıcılık hem de toplumsal aldatmalara herkesin bildiği basit atıflardaki isimlendirmeler, kadim ve yegane hak din olan İslam’a inanmış bir Müslüman olarak inancımdan kaynaklandığını kabul ve iddiam olarak ifade etmeye çalıştım.

Özellikle 15 temmuz 2016 öncesinde başlayan ‘dinlerarası diyalog’ denilen yeni din kabullerini dikte eden papalık  misyonu gereği, ayetlere güncelle getirme faaliyetlerinin tek hedefinin Müslümanların imanını çalmaya yönelik olduğu pek çok iman sahibi tarafından yazılara, kitaplara, medya programlarına, konferans hatta kongrelerde ortaya koyulmuştur.

Eğitim öğrenim ve öğretim kariyerini Müslümanların imanını çalmaya yönelik misyonerlik faaliyetlerinin iman ihlas ilişkisini, itibar israf karanlığına gömmeye evrimleşen dünyevileşmenin tehlikelerini ortaya koyan isimlerin başında gelen isim olan merhum Prof. Dr. Haydar Baş beyin çalışmalarını tavsiye ederim.

İslam’da kadın hakları, Veda hutbesinde insan hakları, Dini ve milli bütünlüğümüze tehditler vb. kitaplarının yanı sıra mezhep kavgalarını körükleyerek Müslümanın Müslüman katletmesine evrilen kadim halkların kardeşliğini temin ve tesis etmek adına yaptığı konferanslar ve yazdıkları kitaplarla can siperane efor harcayan merhum Prof. Dr. Haydar BAŞ beyin hakkını ortaya koymak isterim.

Yıllar öncesinden Müslüman insanlara göre kafir olan milletlerin yönettiği  ecnebi devletlerin yayınladığı raporlar çerçevesinde bu günü ve yarını kendilerinin kazançlarına göre yaptıkları yayınlardaki her bir maddenin tek tek ortaya koyulduğu süreçler içerisinde savrulmak veya gavurun kazanımlarına fayda vermek adına çalışmak Müslüman halkların kendi topraklarındaki kaybedişlerin sebebi iyice anlaşılmadan çözüme ulaşmak mümkün değil.

İnsanlığın ilk kurumsal devletlerinin kurulduğu, yazının, teknolojinin, ticaretin kanunlarla şeriata kavuşturulduğu Mezopotamya’nın mağrur ve asil bakiyesi olan, insanlığın kaynağı olan halkları ahmak ve beyinsiz muamelesini kim niye atfederek hak sahibi olan kadim halkların topraklarını işgal sürecindeki dahili paydaşların da varlığı gözden kaçırılmamalı.

Amerika denilen kıta topraklarının keşfi için kaşiflerin seyahatleri ile söylentileri tekrarlamak suretiyle yazıyı uzatmayayım, herkesin malumu. Malumu olduğumuz fakat gözden kaçırdığımızda ortaya çıkmış ve çıkacak sorunları anlamamız için beyaz adam ile Amerika kıtasının işgal sürecinin sebeplerini hatırlamakta fayda var. Bu hatırlatmayı yapmadığımız takdirde Amerika topraklarını işgal edenlerin Gazze’yi  Kudüs ve Mekke gibi kutsal beldelerin arasında kumarhane vb. batakhaneler şehri kurma sözlerinin arkasındaki mantığı anlamak mümkün değil.

Amerika keşfedildiğinde; Avrupa kimini hapishalerde tuttuğu kiminin kaçak kalmasına göz yummaktan başka çare bulamadıkları suçluları toplumdan temizlemek için kullandıkları sürgün yeri olarak kullanmayı akletmekle başlayan işgal süreci başlamış oldu. Öyle ki bu suçlular annesine ız kardeşine tecavüz edenlerden masumları öldürmeye kadar türlü iğrenç suçları işlemiş insanlardı. Kimine göre birbirlerini imine göre kendilerini korumak için verildiği söylenen karabinaların gemiden indikten sonra verildiği söylense de ellerindeki silahlarla ilk öldürdükleri barışcıl yerli halklar olan Kızılderilileri katletmek oldu.

Adeta sürek avına dönen yerli masum halkı öldürme sürecinin şekillendirdiği katliam örgütlenmesi katillerin vahşi bir kurumsal yapılanmaya evrilmesiyle canilerden oluşan Amerika’da Birleşik devletler kurulmuştur. Daha sonraki evrede abd Avrupa’nın silahlı kuvvetleri haline dönüşerek bu günlere gelinmiş oldu. Amerika devleti bu gün itibariyle İşgal ve gasp etmek istediği ülkelerin topraklarına yönelik planlar geliştirme konusunda çalışan; terörist besleyen, terörist destekleyen, düzen bozan, şeriatları dezenforme eden ve bu sayede işgal edeceği ülkelerdeki halkları kendi ülkelerinde aciz, fakir, birbirlerine düşmanlık eden insanlara dönüştüren fitne kaynağı olmaya devam etmekte.

Burada anlatmaya çalıştığım fitne kaynağını anlamak bilmek konusunda hiç kimsenin zorlanacağına inanmıyorum. Asıl sorun; ruhunu, canını ve yeyip içmede yaşamakta serbest olduğu halde Amerika adına amerikanın gösterdiği yolda hiç durmadan çalışan koyun otsuna bürünmüş sırtlanları tanımak. Zira eskilerin dediği gibi, ‘hain içerde olunca kapı kilit tutmaz’ pekala kilit kimin elinde?! Bunlar amerikanın hedef tahtasına koyduğu ülkenin halklarının inandığı dinin din adamlarının kisvesine bürünür, o milletin milli duygularına yönelik sözleri kullanarak kendine yer edinir velhasıl o milletten görünmek için sınır tanımayan kamuflajları kullanırlar. Hatta öyle ki amerikaya kafa tutar edalarında en cevval sözleri de kullanırlar fakat yapı ettiklerinin sonucu hep amerikanın menfaatine olur. Abd nin dostlarının (velileri) neyi nasıl yapar kısaca değinmemin yeterli olacağı kanaatindeyim. Şeytanların bağlı olduğuna emin olduğum bu mübarek günlerde arif olanların anlayışlarının arşa ulaştığı zaman diminde cümle Muhammed Mustafa (S.A.A) ümmetinin her türlü belalardan musibetlerden ve zilletten muhafaza olmasını dua ederek yazıma son vermek isterim. Zira, sözün tamamı ahmağa söylenir, Allah’a emanet olunuz.