İnsan yeteneklerinin ve ilgisinin kesişim noktasında başarılı olur. Bu gerçekliği kabul etmiyoruz maalesef.
Hayatımızın her anında farklı seçeneklerimiz olur. Bu seçenekler bazen bizim kontrolümüzdeyken bazen de tamamen spontane gelişir. Birini seçer iyi veya kötü sonuçlarına katlanırız. Ama durum her zaman böyle olmayabilir hele ki söz konusu olan seçenekler mesleklerimizse…
Meslek seçimini lise döneminde yaparız. Kişisel ilgi alanlarımız, aldığımız eğitimler , kültürel faktörler, hayallerimiz ; bizi biz yapan özelliklere göre seçmeliyizdir mesleğimizi. Gelecek yaşam tamamen bizimdir çünkü. Ama tam bu esnada özellikle de liseyi bitirip üniversite seçimlerimizi yaparken seçenekler tam anlamıyla bize bırakılmaz.
İlk faktör sınavdır. Aldığımız puan türü ve sıralamamız bizim hangi eğitime layık olduğumuzu belirler. Matematiği iyi yapamadıysan mühendis olamazsın mesela yada iyi derecede Türkçe yapamazsan vay haline . çünkü birileri senden daha başarılıdır , sıralaman düşer sense hiç aklına gelmeyen bölümler yazmak zorunda kalırsın.
Diğer bir faktör ise ailedir. Bir beklenti içindedir hep . sınava hazırlanana sormadan meslek kararı verilmiştir zaten. Eğer ki matematiği ve fen dersleri aldıysa kesin tıp fakültesine , yok Türkçe’si iyiyse hukuk fakültesine en olmadı askeri okula gidecektir bizim çocuk. Kimse çocuğa sorma zahmetinde bile bulunmaz . aldığı eğitime de karışırlar. Coğrafya , tarih , edebiyat bunlar getirisi olmayan derstir çünkü onlara göre Matematik tek derstir illa ki onda başarılı olmalıdır. kendilerine vazife edindikleri diğer şey ise eğitim kurumlarına para ödemektir sadece.
Bunların yanı sıra hayaller kurarız. Giymek istediğimiz bir üniforma, ismimizin önünde olacak bir sıfat, gitmek istediğimiz şehirler . .. hepsi bizim bir kağıda yaptığımız işaretlemelerin boyunduruğu altındadır. Okuduğun her kelime senin geleceğinin yapı taşıdır. verdiğin her cevap kaderinin dönüm noktasıdır. Yanlış işaretleme yaparsan hayaller uçar gider. Harcadığın onca yıl birkaç saat içinde heba olabilir. Heyecan ve korku üst üste gelir o saat diliminde. Gelecek kaygısı ve baskı tüm haşmetiyle omzundadır Sınav süresi bitene kadar .
Bunca karmaşa içinde bir de sınav sonucu gelir. Beklentinin hep altındadır o sonuç . “ demiyor muydun iyi geçti diye ! bu sonuç ne ! “ söze ilk böyle girilir ve sen okuma yazma dahi bilmeyen kişi olursun konuşma sonunda. Anlatmaya çalışırsın , dinlersin fakat bir türlü kanıtlayamazsın o sınav esnasında ne kadar yükün olduğunu . yapamadın çünkü . ailenin , çevrenin sana biçtiği meslek grubuna giremedin. İlk yılınsa bahanen hazır : “ sınav sistemini bilmiyordum ! “ veya “ okulla aynı anda yürütemedim ! “ . geçerli de sebepler bir bakıma lakin ikinci veya üçüncü girişinse alırsın eline sonuç belgeni , rehberlik öğretmenlerinin kapılarını çalarsın. Senin puanına denk gelen okul ve bölümleri listeler sana bir kağıda . okullar , şehirler tartışılır. Hiç alakası olmayan kişiler bölümler hakkında profesör kesilir. Sen sadece bilgisayar başında verilen talimatı yaparsın.
Sonucu beklenilen gibi gelenler de farklı değildir aslında. Aynı baskı onlarda da vardır. Toplumda kabul gören meslekleri tercih eder. Başka çaresi pek yoktur çünkü. Başka bölümden nasıl para kazanacaktır ? gelecek kaygısı olmadan okumak ister ve buna göre tercihler yapar. Tuşlara basıp tercih sıralaması yapan kendisidir ama başka çaresi de yokmuş gibidir.
Bilinmesi gereken bir gerçek vardır: İnsan yeteneklerinin ve ilgisinin kesişim noktasında başarılı olur. Bu gerçekliği kabul etmiyoruz maalesef . başarıyı , eğitimi, geleceği sadece para olarak gören bir toplumda yaşıyoruz. Her ne kadar çağdaş eğitim sistemleri varsa da zihniyet değişmediği sürece bu döngüye mahkumuz.
Umarım bir gün hayalini yaşayan gençlerle dolu bir toplum oluruz.
.