Bugünlerde en çok duyduğum kelimelerin başında “Kapatıyoruz” geliyor. Sesi soluğu çıkmayan, esnafın iç sesine ortak olmak adına kağıda döktüğüm bu satırları siz okurken, kim bilir kaç esnaf daha kapatma kararı alacak? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey, “Kapatıyoruz” yazan her levhanın önünden geçerken yüreğimin burkulup, orada kaybolup giden hayallerin varlığı ile mutsuz olmamdır.

“Kapatıyoruz.” Binbir umutla açtığımız işyerimizi kapatıyoruz. Gecenin bir yarısına kadar, dökük bir haldeki işyerimizin içinde bir oraya bir buraya bakıp hayaller kurduğumuz; “Masayı şuraya mı koysak, buraya mı koysak, ana salonun rengi beyaz mı olsa, gri mi?” diye tartıştığımız, geleceğe yönelik planlar yaptığımız işyerimizi satış yapamadığımız için, belki de değişen düzene ayak uyduramadığımız için kapatıyoruz. Oysa ne çok hayal kurmuştuk. Babadan kalan arsayı ve evin önündeki arabamızı fırsatı kaçırmamak için satıp, alacağımız kiraya ve mallara yatırmıştık. “En kötü ihtimalle eldeki malı kâr etmeden satıp, zarar etmeden kapatırız” sözleri ailecek içimizi rahatlatsa da, küçük oğlum Ali ve kızım Ayşe’nin “Babacığım, sen sıkıntı yapma, biz de yardım ederiz, altından kalkarız” sözlerinin yankılandığı mağazamızı kapatıyoruz.

İlk günü hatırlıyorum. Koca salonu boyamış, reklamcıya da afilli bir 'SHOWROOM' yazdırmıştık. İngilizce kelimeler daha çekici oluyordu ne de olsa. Kamyondan gelen malları tek tek indirip, aç susuz gecenin yarılarına kadar bir kuyumcu ustası titizliği ile yerleştirmiştik. Gün ışıyana değin çalışıp, sabahı bir sigara ve bir çayla etmiştik. Personel almadan olmazdı, biz de binbir umutla yerel gazetelere ilan verip personel aramaya başladık. Ne çok işsiz olduğunu o zaman anladım. Alacağımız üç kişi, gelen başvuru yüz kişi... Nasılda zorlanmıştık seçerken. Takım olacaktık. Çok mal satıp şube bile açacaktık. Olmadı. Kapatıyoruz.

Açılış yaptığımız gün mahallemizin imamı gelip dualar okumuştu. Açılışı da kocaman bir yerel siyasetçi yapmıştı. Hafifçe yaşaran gözlerle karımın gözlerine bakıp, onun benimle gurur duymasını izlemiştim. Konfetiler patlamış, akşama kadar müzikler çalmıştı. Gelen çelenklerin haddi hesabı yoktu. Sahi, şimdi aklıma geldi de, çelenk gönderenler bile alışveriş yapsaydı galiba kapatmazdık! Neyse... İlk zamanlardaki yoğunluk yerini yavaş yavaş durgunluğa bıraktı. Umudu kesmeyip, uyku saatlerimizi daha da azaltarak “Olacak, Rabbim dualarımızı boşa çıkarmayacak” diyerek günlerimizi geçirmeye devam ediyorduk. Hatta bu koca mağazanın her yerine dualar asıp, gelen hiçbir dilenciyi geri çevirmemiştik ama olmadı. “Kapatıyoruz.”

Önce senetlerin günü gelip bankadan aranmalar, sonra vergiler; stopaj, geçici, reklam, dönem, katma değer vs. Sonra kredi kartlarının ödemeleri, muhasebe, defter tasdiki derken bağkur, sgk... Yola çıktığımızda kurduğumuz hayallerin hiçbirinde bunlar olmasa da, hayatın gerçeği olarak gün gibi karşımızdaydı artık. Zorlanıyor, çırpındıkça az daha batıyorduk. Önce personel azalttık. İlk işe aldığımız Zeynep giderken çok ağladı. Biz de ağladık. Sonra diğerleri gitti. İlk icramız geldiğinde karım “Nazar var bizde” deyip komşusu Huriye Teyze’ye kafamın üstünde kurşun döktürdü. Huriye Teyze de “Sizde çok göz var oğlum” demişti. Artık rahatlarız derken, ödeyemediğimiz ikinci senedin icra tebligatı da geldi. Postacı, sanki kendi icraya vermiş gibi üzgün gözlerle “Şurayı imzala” deyip bisikletine binip gitti. Geçen zamanın hızından mıdır bilinmez, günler birbirini çok hızlı kovaladı. Yoruldum. Altından kalkamayacağımıza karar verdiğimizde mağazanın duvarlarına kocaman ilk ilanı yazdırmıştım: “ZARARINA SATIŞLAR”. O da kâr etmedi. Yazdırdığımız son ilana bir de “KAPATIYORUZ” ekledik.

Zaman yine çok çabuk geçti. Televizyon kanallarında devletimizin kocaman kocaman isimleri çıkıp, sıkıntı yok her şey güzel olacak, esnafımız uçacak derken bankalar hiç de öyle düşünmüyordu. İcra memurları, avukatlar ve işçiler bir yandan mallarımızı sayıp diğer yandan kamyona yüklerken, tam açılış yaptığımız gün durduğum yerde yine karımın ve çocuklarımın yüzüne bakıyordum. Bu defa, benimle gurur duysunlar diye değil, özür dilemek için. Olmadı. KAPATIYORUZ. Tüm dost ve akrabalara duyurulur.

İşte böyle, Osmaniye’de bir esnafın hali. Kapanan her işyerinde kaybedilen sadece para ve mallar değil, en çok da hayata dair umutların tükendiğini anlatan esnafın yaşamla mücadelesi. Bilen bilir, bilmeyen de bilsin.

Kalın sağlıcakla.

Not: Bu makalemi 17 Temmuz 2017 de kaleme almışım. Değişen bir şey olmadığını görünce tekrara paylaşma gereği duydum. 
Not 2: Görseller yapay zeka ile üretilmiştir

Kapatıyoruz