"Bindik bir alamete, gedeyoz gıyamete"

Bu sabah iktidarın medya borazanlarından Beyaz TV’ye gözüm takıldı. Gazeteci Tahir Sarıkaya’nın hazırlayıp sunduğu “Uyan Türkiyem” isimli programda aslolanın “Uyu Türkiyem” olup olmadığına emin olmamakla birlikte izlemeye koyuldum. Programda Burçin Şahindur isimli bir figür, Genç Parti Genel Başkanı sıfatıyla konuk olarak bulunuyor.

Her minik parti gibi Genç Parti’nin de genç başkanı “iktidara gelince” masalı ile bol keseden vaatler veriyor, coşuyor da coşuyor. Eski bir televizyoncu ve radyocu olarak ekrandan Tahir Sarıkaya’nın gözlerine bakıyorum ve bütün mesajları net olarak alıyorum. “At yalanı, sevsinler inananı!” modundan zerre çıkamıyor. Televizyoncular bilir.

Bir zamanların efsane partisinin bugünlerde geldiği durumu görmek, açıkçası yürekleri dağlasa da artık partinin sadece adının kaldığını da Şahindur’un söylemlerinden anlıyoruz. Belli ki o da “Mustafa Destici tarzı bir adım atayım, aman Erdoğan bizi sarıp sarmalasın, ufaktan biz de adımızı duyuralım” derdinde. (Bu kısmın geri kalanını gerçekten demokratik bir ülke olduğumuzda tamamlayacağım. Tek domates vakası Yargıtay’da iken susalım!)

Partisinin eskiden aldığı yüzde 8’lere yakın oyu anlatırken; tıpkı asgari ücret altı bir parayla geçinmeye çalışan, evinin damı akan bir babanın Osmanlı’yı izlerken (okurken ibaresi kullanmıyoruz artık) takındığı o muhteşem ruh haline büründüğünü görüyorum. “Eskidendi o, canım kardeşim” diyorum. Benden başka duyan yok. Hevesli bir genel başkandan öte, kişisel beklentileri olan bir arkadaş. Akif’in dediği gibi “Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar” hah işte bu arkadaşın da etrafını sarmış “ego” isimli duvar. Konuşuyor, anlatıyor ama inanın ya da inanmayın, anlattıklarının yüzde beşine kendi bile inanmıyor. Yine o güzel deyimi yazmanın zamanıdır sanırım: “At yalanı, sevsinler inananı!”

“Benim yolum, değil Fetullah’ın kapısı mahallesinden bile geçmedi. Hatta daha ileri gideyim, benim hiçbir cemaat veya tarikatla işim olmadı, olmaz da” diye haykırıyor bir anda Şahindur başkan. Tahir Sarıkaya soruyor, sorunca o da cevap veriyor. Almış gazı, durur mu Şahindur: “Bizim kurucu genel başkanımız Sayın Cem Uzan bunların yüzünden ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ona kumpas kurdular. Hatta ilk kumpas kurulan siyasi isim Cem Uzan’dır” diyor. Sarıkaya’nın bir rengi değişiyor. “Aman ne yapıyorsun” demese de hareketler ve yüz renk tonları o yönde. Konu gidiyor AK Parti’ye. Fren lazım. Frene de basıyor zaten deneyimli gazeteci: “Akşamki maç ne olur?” diye alakasız bir soru ile toparlıyor. Şahindur cevabını en sona saklayayım da bari siz de okumuş olun!

Fetullah sorusu gelince bizim genel başkan veryansın sallamaya devam ederken birden aklıma yüce başkan! (Yüce olduğu için istifa ettirilen!) Melih Gökçek’in 2013 öncesi söylemleri geliyor. Sonra yine yüce Başkan Melih Gökçek’in oğlu, yüce vekil! Osman Gökçek’in sözleri peşinden geliyor. Sonra AK Parti kurmaylarından Bülent Arınç’ın o tarihe geçen sözleri de peşinden koşturup beynime geliveriyor: “Ankara’yı parsel parsel satmadın mı Gökçek?” Yalnız karıştırmayın, bu sözler bana değil, Sayın Arınç’a ait. Yani mezeci ile içici karışmasın, biz zahmet!


Neyse, program akıyor. Ülkenin durumu her zamanki gibi dış güçler, iç güçler falan, sonra klişe “biz iktidara gelince” masalları derken birden aklıma geliyor ve sormak istiyorum: “Sayın Şahindur, Cem Uzan’ı gerçekten FETÖ mü batırdı, yoksa başka biri mi? Yoksa Motorola firması mı?” Sonra bir soru daha geliyor aklıma: “Ben Fetullah Gülen okullarında okuduğum için gurur duyuyorum” diyen kişi, şu an yayın yaptığınız kanalın sahibi Osman Gökçek değil miydi?”

Sonra şey aklıma geliyor; hangi sıfatla milletvekili yapıldığını hala düşündüğüm bu Gökçek Efendi’nin Ankaragücü Futbol Kulübü’nü nasıl küme düşürdüğü... Falanlar, filanlar, soru işaretleri... Efendim, yazıyı okuyanlar bilirler ki Gökçek’in adı İ. Melih Gökçek’tir. Ben “İ” kullanmıyorum. Uzun isimleri sevmem! Hem de kış geldi, şimdilerde hava mutedil dalgalı; Silivri soğuktur.

Daha en az 5 sayfalık “sipariş habercilik” konusunda detay yazarım ama giriş kısmının bile yarısına gelemedik. Aslında bu hafta yazacağım konu AK Parti Osmaniye Merkez İlçe Başkanı hakkındaydı ama haftaya zaman olursa onunla giyotin masasında bir çay içeriz. Bakalım zaman ne getirir? Ama “Tillo Török” konserini hatırlatıp “Men dakka dukka” diyerek kısa keseyim. Nasıl olsa birileri yetiştirir...

Yok yok unutmadım. “Akşamki maç ne olur?” diye soruyor usta televizyoncu Tahir Sarıkaya. Bizim acar genel başkan atlıyor: “Galatasaray alır.” Sarıkaya anlık gelen cevaba şaşırıp, bu defa konuyu değiştirmiş olmanın heyecanıyla yapıştırıyor cevabı: “Bence Beşiktaş alır.” Burçin Şahindur’a “Bir dur” diyorum ama atlıyor bizim başkan: “Var mısın iddiaya, iki farkı da sana veriyorum” diye el artırıyor... Malum, yeni moda ‘el artırma’ Özgür Özel başlattı. Ben değil. Burçin Şahindur’un aklına ne “iyi olan kazansın” demek geliyor ne de başka bir centilmen cümle. Fanatizm kör etmiş. “İkki fark” diyor. Gözleri parlıyor. Bu durumda senin partine, Beşiktaş, Fenerbahçe ya da Trabzonspor’dan oy gelir mi? Üçün biri belki... O da hangisi olur, bilmem.

Uzun lafın kısası, kimsenin aklına Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak gelmiyor ama maçı da kimse unutmuyor. Program da bitiyor.

Evet sevgili okur ya da dinleyici; Cumhuriyet’e sahip çıkalım. Yoksa “parsel parsel” dökülürüz. Bir kez daha şehitlerimizi rahmetle anıyor, bayramınızı kutluyorum. Birilerini çok rahatsız etse de “Yaşasın Cumhuriyet!”