Bugün sizlere, bir kasabanın ilginç ekonomik serüvenini anlatarak dışa bağımlılık kavramını açıklamak istiyorum. Bu hikaye, bizlere dışa bağımlı ekonominin cilvelerini gösteriyor.
Bir kasabada, Ali'nin Veli'ye, Veli'nin Hasan'a, Hasan'ın da Yakup'a, Yakup'un Haydar'a, Haydar'ın Ayşe'ye, Ayşe'nin Kasım'a, Kasım'ın Rümeysa'ya olan 100'er lira borcu vardı. Toplamda 700 lira birikmişti, yani yerel ekonomi dönmeye hazırdı!
Ali, dışarıdan gelen bir tüccara 100 lira kar yapacak kadar ürün satarak işe başladı. Ve işte burada ilginçlik başladı. Ali, borcunu ödeyip kalan parayı cebine atmak yerine, diğerleriyle sırasıyla borçlandırdı. Veli'ye, sonra Hasan'a, Hasan Yakup'a... ve böylece devam etti. Sonunda geriye kalan ana para 100 TL'ydi, ama borçlar sürekli dönüp duruyordu. İşte bu, üretimin nasıl işlediğini gösteriyordu.
Şimdi bir de diğer tarafı ele alalım. Ali, dışardan yıllık %12 faizle borç aldı. Diğerleri de ona %13, %14 ve %15 faizle borç verdiler. Bir yıl sonra Ali, 100 liralık iş yapmış olsa da, cebinde sadece 85 lira kaldı. Geriye kalan kısım, faize devam etti ve sonunda Rümeysa'nın borcu, faizi ile aynı orana ulaştı. Ve bu işte ilginç olan şey, bu parada neden Sterlin hesabı kullanıldığı!
İşte dışa bağımlı ekonomi, yani kasabanın dış dünyaya olan bağımlılığı, bu hikayede gizli. Ali'nin dışarıdan borç alması, diğerlerinin dışarıya borç vermesi ve bu karmaşık döngünün sonucunda neden Sterlin hesabı ortaya çıkıyor, hala bir muamma.
Dışa bağımlı ekonomi, yerel üretimi ve kaynakları kullanmak yerine dışarıdan alım yapmanın sonuçlarına işaret ediyor gibi görünüyor. Kendi kendimize yeterli olmanın önemini görmemiz gerekiyor, yoksa Sterlin hesabıyla uykusuz geceler bizi bekliyor olabilir!
Unutmayın, ekonomik hikayeler bazen en iyi şekilde anlatılır. Bu hikaye de bize dışa bağımlılığın ifarklı bir yolunu gösterdi.
Sevgiler,