*Çağatay Yaldız'ın bir sorusuna istinaden yazıldı...
Hayatta belki de en büyük yalan, zor zamanlarımızda karşımıza çıkan o klişe sorudur: "Senin için yapabileceğim bir şey var mı?" Bu soruyu duymak, bir anlamda insanın çaresizliğini yüzüne vurur. Aslında soruyu soran da, karşısındaki de bilir ki, çoğu zaman yapabilecek hiçbir şey yoktur. Ama bu soruyu sormak, bir teselli, bir nezaket ifadesi olarak kabul edilir. Ne yazık ki, çoğu zaman söylenmiş olmak için söylenir.
Hayatım boyunca başıma gelmedik bela kalmadı. Hayır, şikâyet etmiyorum. Aksine, bu belalar sayesinde daha güçlü olmayı, ileriye yönelik daha dikkatli olmayı ve büyük darbelerden nasıl kaçınacağımı öğrendim. Ancak bazı belalar var ki, onları unutmam mümkün değil. Üç kalp krizi geçirdim. İlk krizim Toprakkale’deydi. O an, sanki göğsümde bir demir yumru sıkışmıştı, nefes almak neredeyse imkânsızdı. Etrafımdaki insanların paniği gözlerimin önünden geçiyor, ama ben garip bir sakinlikle bekliyordum. Sağlam bir şekilde sarsılmıştım, ama bir şekilde hayatta kalmayı başardım.
İkinci krizde Alanya'daydım. Anjiyo sırasında doktora sebebini sorduğumda, "İncinmişsin" demişti. Okumuş adam tabii, "hayatının üzerinden buldozer geçmiş" diyememişti. Şaka bir yana, sinir, stres... Dikkat etmek gerek. Demek ki etmemişiz.
Son krizde Osmaniye’deydim... Hafif bir sallantı. Sağ olsun hekimlerimiz...
O zamanlar da insanlar ısrarla soruyordu: "Senin için yapabileceğim bir şey var mı?" Saf bir ifadeyle "Yok" diyordum. Ama içimden hep merak ederdim: "Var" desem, gerçekten ne yapacaklardı? Bu sorunun altında yatan gerçeği biliyordum; ellerinden bir şey gelmeyeceğini onlar da biliyordu, ama sormak zorundaydılar.
Geçtiğimiz günlerde de aynı soruyu yine duydum: "Senin için yapabileceğim ne var?"
Çok şey var: Öncelikle benimle gerçek dost olmayı ilerlet. Acı zamanımda olduğu gibi keyifli zamanımda da yanımda ol. Beraber eğlenelim, kutlayalım. “Hadi gidelim” dediğimde durumun ve zamanın müsaitse “Nereye?” diye sorma. Ama yalnız kalmak istediğimde bana saygı göster. Arama, sorma. Sana bir cümle söylediğimde kırılma. Kiloma takılma. Yürüyüş şeklime, dünya görüşüme ses etme. Hayata bakışıma ortak olmak istiyorsan buyur gel, ya değilse eleştirme. Açıkçası, edebiyat için yazdıklarım hariç olmak üzere, ben eleştiriye kapalı bir adamım. Hatalarımın bedelini ödeyecek olan ailem ve benim. Ve bu olgunluğa ulaştığımı düşünüyorum. Benim için arada sırada küçük sürprizler yap. Eline bir kitap al gel (Sağ olsun bunu Murat Köken çok yapar). Birlikte arada sırada kebap yiyelim (Bunu da Yusuf Çimen çok yapar), kahve içelim. Aslına bakarsan, “Senin için yapabileceğim ne var?” sorusunu da o kadar çok şey varken neden sorduğunu da cidden anlamakta zorlanıyorum.
Hayat bize bir sürü sürpriz hazırlar. Hayatın sürprizlerini bazen anlarız, bazen anlamadan kızarız. Bu noktadan bakıldığında da hayat bize “Senin için yapabileceğim bir şey var mı?” diye sorma gereği duymaz. Mesela otomobilinizin lastiği patlar (Ki Osmaniye’de gayet normal bir sosyal aktivitedir). Kötü bir durum gibi gözükse de sonrasında mucize olabilir! Lastikçide biriyle tanışırsınız ve hayatınızın geri kalanını belki de birlikte geçireceğiniz kişi odur. Ya da çok sağlam bir dost bulursunuz orada beklerken.
Bazen küsersin hayata. Aslında küstüğün hayat değil, kendinsindir! Gidersin bir deniz kenarına. Dalarsın maviliklere, o zaman deniz sorar sana “Senin için yapabileceğim bir şey var mı?” diye. “Mavi kal” dersin. O maviliğin içinden bir yunus zıplar yukarı doğru, işte denizin sürprizi de odur. Aylardır yağmayan yağmurun o an yağacağı tutar, al bir sürpriz daha. Bir balıkçı lokantasına sığınırsın ve belki de hayatında yediğin en güzel balığı orada yersin. Bir sürpriz daha. Tam kapıdan çıkarken yağmurun devam ettiğini gören lokanta çalışanı sorar: “Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?”
Böyledir hayat, dostluklarda. Bir yanda umulmadık sürprizler, bir yanda kötü tesadüfler. Hepsi hayatın içinde olan, olması gerektiği için yaşanan anlardır. Kötü bir yalan da olsa siz siz olun, hep sorun “Senin için yapabileceğim bir şey var mı?” diye, ama gerçekten sorun... Ve sorduğunuz kişi “Yok” dese bile bir şeyler yapın. Maddi ya da manevi. O kadar çok ihtiyacımız var ki birbirinin derdini yüklenebilecek güzel insanlara.
Şimdi ben sorayım: “Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?”
Not: Görseller yapay zekada (Grok) üretildi.