Yeni anayasa gerekli mi? Hayır. Asıl ihtiyaç, delik deşik olan Türk Ceza Kanunu'nun yenilenmesi.

Ülkemizin yeni bir anayasaya değil, yeni bir Türk Ceza Kanunu’na ihtiyacı olduğu kesin. Zaten delik deşik olmuş bir Anayasamız var. Mahkemesinin bile kararları ülkenin Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında. Tanınmayan kararlar, uygulanmayan maddeler yenisi yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur. Bize lazım olan, Türk Ceza Kanunu’nda yapılacak topyekün değişiklikler. Örneğin, hırsızlık yapan biri adliyenin bir kapısından girip diğer kapısından elini kolunu sallayarak çıkması artık olağan bir durum. Ya da elinde bıçak, soğan doğrar gibi adam doğrayanları mahkeme sonunda adalet çay ocağında kahve içerken görmek şaşırtıcı olmasa gerek. Milleti dolandıran çeteleri bir süre sonra, daha güçlenmiş olarak yeni kurbanların avında görmek de çok şaşırtıcı olmasa gerek. Tacizciler, sadistler, çeteler ve daha yüzlerce suçlu çeşidi...

Türkiye'de Cumhurbaşkanına hakaret suçu hariç bütün suçların Türk Ceza Kanunu’nda bir kaçış yolu var. En ağır suç ise Cumhurbaşkanına hakaret. Asla affı yoktur. Yasa dibine kadar uygulanır. Hem de en üst seviyeden. Nereden biliyorum? Tecrübe ile sabitte ondan. Elimizdeki verilere bakalım:

Türkiye'de Cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında açılan dava ve soruşturma sayıları son yıllarda dikkat çekici bir şekilde artmıştır. Adalet Bakanlığı'nın 2023 yılı verilerine göre, yalnızca 2023 yılında 25.520 dosya açılmış ve toplamda 18.856 kişi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Devreden dosyalarla birlikte, Cumhuriyet başsavcılıklarında açılan toplam dosya sayısı 60.000’e ulaşmıştır. Bu sayı, Kenan Evren döneminde 340, Turgut Özal döneminde 207, Süleyman Demirel döneminde 158, Ahmet Necdet Sezer döneminde 163 ve Abdullah Gül döneminde 848 dava olarak kaydedilmiştir (Kaynak: Bianet).

Bir takım aktivist ve gazetecilerin iddiası ise daha vahimdir. Şöyle ki: X hukuk bürosunda bir ekip, bir konuda mağdur edilmiş kesimin bam teline basacak şekilde sahte hesaplardan sosyal medya paylaşımı yapar. Burada amaç damara basmaktır. Hızını alamayan bazı mağdurlar ise o paylaşımın altına veryansın yazarlar. İçlerinde yanan ateşin yazarak söneceğini zannederler ama farkına varmadıkları şey, 15 gün içinde kapıda beliren bir çift polisin “Bizimle merkeze geleceksiniz” sözleridir. Uzun lafın kısası, “Her ne kadar paylaşımı yapan hesap yurt dışında olsa da altında yazılan yorumlarda: Cumhurbaşkanlığı makamına aleni olmasa da, dolaylı hakaret suçu işlendiğinden sanığın 1 yıl hapis cezasına, iyi halden bu cezanın 11 aya düşürülmesine sonuç olarak ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına’ hükmedilmiştir. “İyi de hapse girmiyorsun güzel işte…” Yok öyle! Davayı açan kazanmış olduğundan avukatlık parasını sizin ödemeniz de mecburi. Peki bilin bakalım hangi avukatlık bürosu bu parayı alıyor? Bildiniz. Şimdi hesabı siz yapın: 60.000 dava çarpı avukatlık parası. Yeni bir sektör de diyebiliriz.

O yüzdendir ki bizim acil Anayasaya değil, acil bir Türk Ceza Kanunu’na ihtiyacımız var. Yoksa bu hızla giderse, her çocuğun borçlu doğduğu ülkemizde hakkında dava açılmayan tek bir aile bile kalmayacak demektir.

O yüzdendir ki yeni Anayasa yapılsa ne olur? Yapılmasa ne olur?