Kıymetli Okurlar,
İsrail'de yaşanan insanlık dramını hepimiz biliyor ve endişeyle takip ediyoruz. Elimizden fazla bir şey gelmese de, bireysel olarak İsrail mallarını boykot etmekle yetiniyoruz. Kamu kurumları da bu boykota katılıyor. Burada göze çarpan ve simge haline gelen ürün ise Coca-Cola. Ancak, hükümetimiz bir yandan Coca-Cola'yı boykot ederken diğer yandan da teşvik verip büyümesine yardımcı oluyor.
Kamu kurumlarının boykotlarına kulak asmayan teşvik politikaları, adeta "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" deyimini akıllara getiriyor. İsrail'in Gazze saldırıları devam ederken, bir yandan masum insanlar hayatını kaybediyor; diğer yandan ise Türkiye, Coca-Cola gibi global bir şirkete cömert teşvikler sunuyor.
Birgün Gazetesi'nden Mustafa Kömüş'ün haberine göre, Resmi Gazete'de yayımlanan belgelerde Ağustos ayında 1.301 defa şirketlere teşvik verilmesi kararlaştırıldı.
Resmi Gazete'de yer alan bilgilere göre, Coca-Cola İçecek AŞ'ye 590 milyon 793 bin TL'lik yatırım karşılığında devasa teşvikler verildi. Bu teşvikler, gümrük vergisi muafiyetinden KDV istisnasına, sigorta primi işveren hissesi desteğinden vergi indirimlerine kadar uzanıyor. İronik olan ise, Türkiye'nin birçok kamu kurumunun İsrail'e tepki olarak Coca-Cola ürünlerini boykot etmesi.
TBMM'nin menülerinden Coca-Cola ürünlerini çıkarması, bu boykotun en belirgin adımlarından biriydi. Ancak, devletin aynı şirkete bu kadar cömertçe destek vermesi, politik tutarlılık açısından soru işaretleri yaratıyor. Kamuoyu, bu çelişkili politikalar karşısında şaşkınlığını gizleyemiyor.
Elvan Gıda'nın durumu da benzer bir paradoks içeriyor. FETÖ soruşturması geçiren şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Hidayet Kadiroğlu'nun adli kontrol ve kefaletle serbest bırakılmasının ardından, şirketin aldığı teşvikler kamuoyunun dikkatini çekiyor. Elvan Gıda'ya sağlanan teşvikler, KDV istisnasından sigorta primi işveren hissesi desteğine, vergi indirimlerinden yatırım katkı oranına kadar uzanıyor.
Bu olaylar, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik ve politik ikilemi gözler önüne seriyor. Bir yandan kamuoyu hassasiyetleri ve etik değerler, diğer yandan ekonomik çıkarlar ve global şirketlere verilen destekler... Acaba bu politikaların arkasında yatan gerçek motivasyon nedir? Kamuoyu, bu soruların cevaplarını arıyor.
Sonuç olarak, Türkiye'nin bu çelişkili politikaları, "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" sorusunu akıllara getiriyor. Kamuoyunun bu duruma tepkisi ise, hükümetin önümüzdeki günlerdeki politikalarını şekillendirecek önemli bir faktör olacak.
Haberin kaynağını merak edenler ise Birgün Gazetesi, Resmi Gazete Ağustos Sayısı ve KRT Televizyonu internet haber sitesine bakabilirler.
Yazacak çok şey var ama halen devam eden 3 mahkemem ve aldığım 11 ay 15 gün hapis cezam nedeniyle kendimi kısıtlamak zorundayım. Fakat unutmayın, susmak kabullenmek değildir. Her daim haksızlığa ve adaletsizliğe karşı sesimizi yükseltmeli, hakikatin peşinde olmalıyız.
Gün olur, daha özgür bir dünyada yazarız. Umut güzeldir.
Saygılarımla,
Mustafa Düzenli / Gazeteci-Yazar