Osmanlı Devletinin askere ihtiyacı vardır. Asker ihtiyacının karşılanması için Hıristiyanlardan ve Yahudilerden de asker alınması teklif edilmişse de kabul edilmemiştir.
Ahmet Cevdet Paşa diyor ki;
“Kırım muharebesinden (1854) beri tebea-i gayrimüslimeden ba-kurra asker almak meselesi ara sıra mevzu-ı bahs olup ancak bunlardan 'müstakil alay ya tabur veyahut bölük mü yapalım yoksa asakir-i islamiye ile muhteliten mi istihdam edelim ve bunları nasıl kullanalım' deyu düşünülüp bir karar verilemezdi. Bu esnada kur'a dairelerinde esnan-ı askeriyenin darlaşmış ve günden güne darlaşmakta bulunmuş olduğundan bahsile yine bu mesele meydana çıktı ve havas-ı vükeladan mürekkep bir encümende mevki-i müzakereye konuldu. Biz de bu müzakerede bulunduk.
Nüfus-ı islamiyenin azalmakta olduğuna dair söz açıldıkta dedim ki; 'Hin-i fetihten beri Gavurdağı hal-i isyandadır. Kozan dağlarına Hükümet-i Devlet-i Aliye hiç girmedi. Hısn-ı Mansur tarafı bir hal-i serkeşide ve Akçadağ ile Dersim dahi Gavurdağı tavrında bulunuyor ve buraları birer eşkıya yuvası olup etraftaki caniler buralara iltica ile hükümetin pençesinden kurtuluyor ve bu dağların sebebine birçok aşair dahi bevad-i isyan ve ser-keşide dolaşıyor.” (Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir, s. 107)
Aşiretlerin ıslahı Gavurdağı aşiretlerinin iskânı bir Sultan Abdülaziz (1861-1876) projesidir.
Sultan Abdülaziz devrinde asker sayısını artırmak için gayrimüslimleri de askere almak yerine Ahmet Cevdet Paşa'nın 'Hin-i fetihten beri Gavurdağı hal-i isyandadır. Kozan dağlarına Hükümet-i Devlet-i Aliye hiç girmedi” diyerek Gavurdağı'nda ve Kozandağı'nda yaşayan aşiretlerin iskânını önermesi üzerine; kamu düzenini yeniden kurmak, bölgedeki isyan halini ortadan kaldırmak, orduya yeni asker kaynakları bulmak, düzenli vergi toplamak, birçok karışıklığa yol açan aşiretleri yerleşik düzene sokmak, ziraatı canlandırmak için adlı bir ordu gönderilmiştir.
Fırka-i Islahiye'nin askeri komutanı Derviş Paşa, sivil yöneticisi Ahmet Cevdet Paşa'dır.
“Fırka-i Islahiye ordusu 20 Mayıs 1865 (24 Zilhicce 1281)'te 1 Alay Süvari, 7 Tabur Piyade, maiyet memurları, yeterli miktarda top ve mühimmat, 5 vapur vasıtası ile İstanbul'dan çıktı. 28 Mayıs 1865 (2 Muharrem 1282)'de İskenderun limanına geldi.
Payas sahilinin güvenliği ve ordunun zahire ve mühimmat sevkini kolaylaştırmak için Kavala limanından evlad-ı fatihandan bir vapur asker daha istendi.”(Fatih Sansar,Fırka-i Islahiye ve Osmaniye/Cebel-i Bereket, Osmaniye Valiliği yy)
Gavurdağı aşiretlerine ve beylerine beyanname dağıtılarak orduya katılmaları istendi.
Halil Bey oğlu Dede Bey affı-ı umumiden hissedar olmak için kendisine tahrirat-ı mahsusa yazılmasına rağmen itaat etmeyerek sonuna kadar müdafaa edeceğini bildirdi ve Alibekiroğlu Ali Ağa'nın yanına, Gavurdağı'na gitti.
Halep Valisi Süreyya Paşa, Adana Valisi Ali Rıza Paşa, Reyhanîye Aşireti Boybeyi Mürseloğlu Mustafa Şevki Bey, Hacılar Nahiyesi Beyi Paşo Bey, Tiyek'li Karabeyzade Mehmet Bey, Reyhanîye Aşireti Kethüdası Ömer Ağa karargâha geldiler.
“Elhasıl Niğde ve Kayseriye Sancakları hududundan Maraş ve Elbistan kazaları hududuna ve Sivas vilayeti hududundan İskenderun iskelesiyle Belen ve Antakya kazaları hududuna kadar olan kıta-i cesime hep zulumat-ı isyan ü ihtilal içinde bulunduğuna mebni Fırka-i Islahiye ile birinci hamlede buraları ıslah ve taht-ı inkıyat ve inzibata alındıktan sonra Anadolu içerisine gidilmek idi.” (A.Cevdet Paşa,Tezakir S.133)
Gavurdağı aşiretlerinin iskânı için 20 Mayıs 1865 (24 Zilhicce 1281) günü 5 vapur ile İstanbul'dan çıkan Ahmet Cevdet Paşa ve Fırka-i Islahiye 28 Mayıs 1865 (2 Muharrem 1282) günü İskenderun limanına geldi.
Belen üzerinden hareket eden ordu, Hassa'yı ve İslahiye kurulduktan sonra Bahçe/Kişnaz üzerinden ovaya indi.
Belen üzerinden Dumdum ovasına inen Fırka-i Islahiye askerleri Hassa ve İslahiye ilçelerini kurdu.
Dumdum ovasında bulunan Okçu İzzettinlü, Şıhlar ve Amiki aşiretlerinden nüfusça en kalabalık olan Okçuizzettinliler Deli Halil'in aşireti idi. Deli Halil'in baskısından kurtulan aşiret ağaları ordugâha gelip teslim oldu.
Dumdum ovasında yeni kurulan köylere halk iskân edildi. Ulaşlı nahiyesinden Karayiğitoğlu Kadir Ağa bir miktar hane ile beraber İslahiye kazasına yerleştirildi.
Aşiretler iskâna tepki göstermiştir. Tepki gösterenlerden ünlü ozan Dadaloğlu Payas Kalesine hapsedildi.
“Derviş Paşa yaktı yıktı elleri,
Soldu bütün aşiretin gülleri.
Karalar giyindik attık alları
Altınımız geçmez akçe tunç oldu.” (Dadaloğlu)
Fırka-i Islahiye talimatnamesi uyarınca hanedan, ağa, bey, kâhya, kethüda, aşiret beyi gibi isimlerle adlandırılan kişiler 1863 yılında İstanbul'a sürgün edildi.
İskâna direnen Okçuizzettinli aşiretinin reisi Deli Halil koleradan öldü, Küçükali oğlu derebeyi Dede Bey ve Alibekiroğlu Ağası Ali Ağa Tuna Nehri kıyısındaki Niş Hapishanesine sürgün edildi.
Yeni kurulan ilçelere ve köylere Fırka-i Islahiye'nin hatırası isimler verildi. Tilkili'ye Derviş Paşa'nın, Araplı'ya Cevdet Paşa'nın, Cırnazlı'ya Rıza Paşa'nın, Elhanlı'ya Yaver Paşa'nın, Hürüuşağı'na Şükrü Paşa'nın, Tatarlı'ya İzzet Paşa'nın, Çayırağzı'na Veysi Paşa'nın, Mustafabeyli'ye Rıfat Paşa'nın adı verildi.
Ulaşlıları dağlı, Tecirlileri at hırsızı, Avşarları kavgacı, Bozdoğanları hırçın diyerek yermeyelim. Onları olduğu gibi kabul edelim. Dadaloğlu'nu fikirleriyle değil türküleriyle sevelim.
Yani Fırka-i Islahiye'nin en hayırlı sonucu Osmaniye'nin kuruluşu olmuştur.