Osmanlı Devleti’nin 1683 yılında 2. Viyana hezimeti ile başlayan çöküşü süreci halkın dinî ve sosyal hayatını da olumsuz yönde etkilemiştir.

Geleneksel oba hayatı gitmiş, yerine Balkanlarda ve Anadolu’da başıbozuk aşiretlerin vurgun-kovgun hayatı gelmiştir. Çukurova; ılıman iklimi, sulak toprakları ve her dem taze otlakları sebebiyle aşiretlerin kışlağı haline gelmiştir. Onlarca atı ve devesiyle, yüzlerce çadırı, binlerce sığırı ve davarıyla gelen aşiretler kamu düzenini felç etmiştir.

Osmaniye’de beş mahallesi ve iki minareli camisiyle huzur içinde yaşayan Kınık şehri köyleri ile birlikte aşiretler tarafından talan edilmiştir.

Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (7)Bu devirde halk “Kaza-i mezbûrede eizze-i kiramdan; Hasan Dede ve Süleyman Dede ve Yağmur Dede ve Pirili Sofu kuddise sirruhum hazerâtının” yatırlarına giderek dini duygularını yaşayabilmiştir.

Osmaniye’nin kurucusu Ahmet Cevdet Paşa diyor ki; “Bu havalideki Türkmen aşiretlerinin en şeriri Tecirli aşireti olup işleri daima gasp ü sirkat idi. Biraz okuryazar Kara Kethüda namında biri var idi. O dahi ser-defter-i eşkıya olarak ber-vech-i bâlâ Fırka-i Islahiye’ye gelemeyip serseri geşt ü güzâr ediyordu. Tecirli aşiretinde cenaze namazı kıldıracak hoca olmadığından meyyitlerini hemen fevt oldukları yerlerde defnedip çend-mah sonra bir hoca bulurlar ise kabri üzerine götürüp bir cenaze namazı kıldırırlar ve iki şahit ile zevc ve zevcenin akd-i nikâhı şer’an sahih olduğunu bilmeyip mutlaka ‘akd-i nikâh için bir hoca lazımdır’ zannıyla zifaflarından sonra ne vakit bir hoca bulurlar ise nikâh kıydırırlar. (1)

Fanizade Ali İlmî Efendi hatıratında diyor ki; “Bu halk ekseriya ve daha doğrusu umûmiyetle cahil kalmış iseler de itikatta pek metin, Allah ve peygamber deyince şaşırırlar. Hatta yemin edemezlerdi.” (2)

Sultan Abdülaziz’in gönderdiği Fırka-i Islahiye ordusu ile göçebe aşiretler iskân edilmiş, bölgeye yeniden huzur gelmiştir. 1878’de Sultan Abdülhamit’in Payas Sancağını Yarpuz Köyüne Cebel-i Bereket Sancağı adı ile nakletmesi üzerine Osmaniye’nin kaderi değişmiştir.

Kınık şehri harabelerinin üstüne 1865 yılında kurulan Osmaniye’de; Hacıomanlı Mahallesinde Büyük Cami, Alibekirli Mahallesinde Sancaklı Camii ve Alibeyli Mahallesinde Dağıstan Camii muhtemelen mütevazı mescitlerdir. Yaklaşık üç bin nüfuslu Osmaniye’deki bu mescitlerde fahri imamların görev yaptığı zannedilmektedir. 1320/1903 yılında “iane-i ahali” ile “müceddeden” inşa edilen Envâr’ül Hamit Camiine Adanalı Arapzade Hafız Mehmet Efendi imam tayin edilmiştir. 1323/1906 tarihli Envâr’ül Hamit Camii Vakfiyesinde onun adı geçmektedir.

İskender Hoca'nın Osmaniye ilçesinin ilk müftüsü olduğu kabul edilmelidir. İskender Hoca’ya kadar Osmaniye’de resmî bir müftü ismi geçmemektedir. 1907 yılında ilçe müftüsü olarak görevlendirilen Ahmet (Akbaş) Efendi’nin “İskender Efendi’nin vuku-u istifasına binaen” bu göreve geldiği, müftülük isteyen “âlim ve fazıl Hoca Reşit Efendi’nin sarf-ı nazar” ettiği görülmektedir.(3)

Aslen Maraşlı olan İskender Hoca’nın asıl şöhreti Kur’an Kursu öğretmenliğidir.

Osmaniye Müftülüğü Murakıbı merhum Ahmet Toprak diyor ki; “İskender Hoca’nın doğumu 1870, ölümü 1952 olmalıdır. Cebel-i Bereket Sancağının ilk resmî Kur’an Kursu hocasıdır. Mutasarrıflıkta Kadı Naipliği de yapmıştır. 60 Hafız yetiştirdiği söylenir. Yetiştirdiği hafızlardan biri Hafız Mahmut Sekni’dir. Emekli olduktan sonra bizim evimizde kalırdı. Bünyesi çok zayıftı. Hafızdı. Çocuklarından kimse kalmadı. Mezarı da Koşu Meydanı’nda idi. Herhalde Asrî Mezarlığa nakledildi.”

Zübeyir Toprak diyor ki; “İskender Hoca çok zayıftı. Eşi de tersine şişmandı. Rızaiye Mahallesindeki bahçemize babam Bağdadî örgülü, üstü berdili huğ tipi iki odalı bir ev yaptırdı. Orda yaşadılar.”

“Kürevî Müftü” Ahmet (Akbaş) Efendi aslen Niğde/Ulukışla’dandır. 1318/1902’de Kayseri’de Hamurcu Osman Hilmi Efendi’den “icazet” alan Hacı Ahmet Efendi, Erzin Mekteb-i İbtidaîsi’nde muallim iken 1907’de “fahri olarak” Osmaniye Müftülüğüne gelmiştir. Erzin’de bulunan Cebelibereket Sancağı merkezinin Osmaniye’ye nakledilmesinden sonra Ahmet Efendi, 14 Mart 326/1910 tarihinde Cebel-i Bereket Sancak Müftülüğüne tayin edilmiştir.

“Dünya sarı öküzün boynuzunun üstünde değil, kürevîdir” dediği için muzip öğrenciler ona “Kürevî Müftü” demiştir.

Yusuf Ziya (Başlamışlı) Efendi, Yarpuz’da kurulan Cebel-i Bereket Sancağında 1312 (1894), 1318 (1900) ve 1320 (1902) tarihlerinde “Cebelibereket Müftüsü” olarak hizmet etmiştir.(4)

Millî Mücadele’de, Heyet-i İdare’de görev alan 80 yaşındaki Müftü Yusuf Ziya Efendi, 29 Aralık 1921’de, bayrağımızın yeniden göndere çekildiği tarihi günde, “şükür duası” yapan çok şanslı bir din görevlisidir. Asrî Mezarlıkta medfûndur.

Müderris Hacı Ali Vehbî (Arıkan) Efendi, aslen Rize/İksenit Mahallesinde dünyaya gelmiştir. İstanbul/Fatih Medresesi’nde ilmini tahsil ettikten sonra 1308/1881 yılında Yarpuz’da bulunan Cebel-i Bereket Sancağına Müderris tayin edilmiştir. Ali Vehbî Efendi’nin Osmaniye’de açtığı medresede pek çok öğrenci yetişmiştir.

“Osmaniye merkezde Müftü Efendi, “Trabzoni” adıyla 18 öğrencinin eğitim gördüğü bir medrese kurmuş, Hacı Veli Efendi adlı bir hayırsever de 80 kitabını 1882 yılında bu medreseye vakfetmiştir.” (5)

Emekli İmam Hatip Sadık Odacı diyor ki; “Ali Vehbî Efendi’nin, ‘Vakıa’ sûresinin ilk ayetini bir Ramazan boyunca anlattığı yine de bitiremediği söylenir.”

Müderris Hacı Mehmet Reşit (Gürel) Efendi de aslen Rizelidir. İstanbul/Fatih Medresesinde eğitim gördükten sonra dayısı Müderris Hacı Ali Vehbî Efendi tarafından Osmaniye’ye davet edilmiştir. Bu dönemde Osmaniye “ilim merkezi” haline gelmiştir.

“Müderris Mehmet Reşit Efendi 24 Kasım 1908’de “Meclis-i Mebûsan Azası” olarak Adana Vilayeti Cebel-i Bereket (Dörtyol) Mebûsu olarak gitmiştir.”(6)

Osmaniye’de “Hocazadeler” diye bilinen bu ailenin yazları kaldığı Fenk Yaylası’ndaki düzlüğe “Hocalar” denilmiştir. 1928 yılında vefat eden Müderris Mehmet Reşit Efendi Fenk Yaylası Mezarlığına defnedilmiştir.

“Arap Hafız” Adanalı Mehmet (Okutan) Efendi, hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığımız din gönüllülerindendir. 1323/1906 tarihli Envâr’ül Hamit Camii vakfiyesinde, caminin imamı olduğu için “mütevelli nasp ve tayin” edilmiştir. Halk arasında “Arap Hafız” diye bilinir. Özellikle sabah namazlarından sonra yanık sesiyle okuduğu aşr-i şeriflerin gönülleri fethettiği söylenir.

“Üsküt Hoca” Yusuf Ziya (Güngör) Efendi, Kilis Medresesi’ni bitirmiştir. Osmaniye Numûne Mekteb-i İbtidâîsi öğretmenlerindendir. Öğrencileri susturmak için “sükût durun” yerine “üsküt durun” dediğinden muzip öğrencileri ona “Üsküt Hoca” demiştir.

Millî Mücadele’de Osmaniye’de İnas Mektebi’ne giden kızının Ermeniler tarafından kaçırılması, saçlarının kestirilip, eteğinin kısaltılması yani tango yapılması halkı galeyana getirmiştir. Müftünün kızını kaçırap bir hafta evinde alıkoyan Ermeni Dikran (Hamamcı Dikran) Kuvâ-yı Milliyeciler tarafından katledilmiştir. (7)

“Kazanlı Hoca” Hacı Mehmet Mansur (Kılaç) Efendi, Başkurdistanlı bir ailedendir.

Oğlu Salim Kılaç’ın ifadesine göre; 1880 yılında Başkurdistan’ın başkenti Ufa’da dünyaya gelmiştir. Hemşehrisi ve yakın arkadaşı Prof. Dr. Zeki Velidi Togan ile Kazan Medresesi’nde okuduktan sonra Medine Medresesine gitmiştir. Medine’nin İngilizler tarafından işgali üzerine Anadolu’ya gelmiş, önce Adana’ya, sonra Erzin’e yerleşmiştir. Erzin’de açtığı medresede pek çok öğrenci yetiştirmiştir. 1950 yılında vefat etmiştir.

Hacı Abdurrahman Kavuncu, Türkistan/Taşkent Vilayetine bağlı Naymankent’te 1870 yılında dünyaya gelmiştir. Buhara/Mir Arap Medresesi’nde eğitime başlayan Abdurrahman Hoca, hac için gittiği Hicaz’dan dönmemiş, Medine’de Özbek Medresesine devam etmiştir.

Medine’nin İngilizler tarafından işgalinde Fahrettin Paşa’nın tahsis ettiği “Tahliye Treni” ile Adana’ya gelen Abdurrahman Hoca daha sonra Osmaniye’ye yerleşmiştir. Millî Mücadele’de, bizzat düşmanla çarpışan Kuvâ-yı Milliyecidir.

24.4.1937 tarihinde Osmaniye Müftülüğüne Vaiz olarak tayin edilmiştir. 20.12.1952 tarihinde başladığı Osmaniye Müftülüğü görevine 16.06.1961 tarihine kadar devam etmiştir. İcazetli müftülerdendir.(😎

Merhum Şükrü Arıkan diyor ki; “Sahih-i Buhari’nin tamamı, Kütüb-ü Sitte’den pek çok hadis ezberindeydi. Kavuncu Hoca’ya hasta yatağında iken dahi hocalar, hafızlar gelirdi. Hoca onları imtihan ederdi. Beğenirse “Breh, breh!” derdi. Kalmasını söylerdi. Beğenmediğine ve kendini övene ‘va’z ü şehir=işe yaramaz’ derdi.”

1966’da vefat etmiştir. Rüyasında gördüğü Hz. Ömer’in isteği üzerine vasiyeti olan Kahramanmaraş Mezarlığına defnedilmiştir.

“Yörük Müftü” Mustafa Sabri Yazar, 1887 yılında dünyaya gelmiştir. Kayseri Medresesi’nde tahsil görmüş, Ceyhan/Kösreli Köyü’ne yerleşmiştir. 30.06.1933 tarihinde Cebel-i Bereket Vilayeti Müftüsü olarak başladığı görevine 30.06.1952 yılına kadar devam etmiştir.

Merhum Şükrü Arıkan diyor ki; “Maddî ve manevî yönlerden çok fedakârdı. Bilgisini her zaman başkasına dağıtırdı. Affedici ve müsamahakârdı. Çok zekî, hazırcevap, nüktedandı. Halkın anlayacağı dilde konuşan bir din büyüğü idi. Oğlu Salih Sefa Yazar gibi konuşmalarında şiire yer verir, kafiyeli konuşmayı severdi.

O hocalar bir konuda tartışmaya başladıkları zaman biz ‘bunlar asla bir daha görüşmez’ derdik. Sanki kavga yaparlar gibiydi. Tartışma bittikten sonra öfkelerini bir torbaya koyar, hiç kavga yapmamış gibi samimi olurlardı.

Müftü Mustafa Yazar, eğitilmeleri için pek çok hocayı Halep Medresesine gönderdi. Mesela Ahmet Şahin, Remzi Çardak ve kendisiyle çok tartışan Osman Yılmaz Halep’e gitti. Şam Eminiye Medresesini bitiren Nihat Ezici daha sonra Kahire El-Ezher Üniversitesinde tahsiline devam etti. Hanifi Ünal ve Osman Yılmaz hocalar Medine Medresesinde tahsil etti.

Son zamanlarında çok hasta idi. 20 dakikada ancak bir cümle kurabilmekteydi. ‘Ey Mustafa Yazar! Gece gündüz demez konuşurdun. Şimdi söyle bakalım seni kim konuştururdu?’ derdi.”

Müftü Hacı Bestami Aksu, Erzin’de 24.04.1906 tarihinde dünyaya gelmiştir. Erzin’de ilk tahsilini yaptıktan sonra Halep’te Medrese-i İlmiye’ye gitmiş, 1943 yılında Osmaniye Müftülüğüne Vaiz olarak tayin edilmiştir. 08.08.1963’te başladığı Osmaniye Müftülüğü görevine 07.03.1967 tarihine kadar devam etmiştir. İcazetli müftülerdendir. 1957’de Adana Müftüsü,1963’te Osmaniye Müftüsü, 1967’de Antalya Müftüsü,1968’de Edirne Müftüsü olarak tayin edilmiştir.

İmam Ali Rıza Genç, Envâr’ül Hamit Camii imamıdır. Disiplinli bir hocadır. Mesleğini yaşayarak temsil etmiştir. İmam iken caminin karşısındaki Kur’an Kursunda öğretmenlik yapmıştır. 1956’larda emekli olmuştur.

Torunu Zahit Genç diyor ki; “Dedem Ali Rıza Genç’in doğum tarihi 1897’dir. Envâr’ül Hamit Camii imamı olan babası Mehmet Hoca’nın vefatı üzerine imam olarak tayin edilmiş 47 yıl İmam ve Kur’an Kursu hocası olarak görev yapmıştır. 1979 yılında vefat etmiştir.”

Müezzin Ali Arpacı, 1897’de Mersin/Arpaç Bahşiş Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Ceyhan/Kösreli Köyü’ne yerleşen Ali Arpacı, gür ve güzel sesli olduğu için Müftü Mustafa Yazar tarafından Envâr’ül Hamit Camiine Müezzin tayin edilmiştir. Okuduğu ezanın sesi Zorkun Yaylası’ndan duyulduğu söylenir.

Oğlu merhum Avukat Selahattin Arpacı diyor ki; “Bir Cuma günü taziye için gittiği Bahçe Köyü’nden Osmaniye’ye gelirken bindiği bir vatandaşın cipinin freni patlıyor. Kaza geçiriyor. Kaburgası kırılıyor. O şekilde Cuma salasına yetişiyor. İçi yandığı için soğuk su içiyor. İç kanaması geçiriyor. Hastaneye kaldırılıyor. 23. 8. 1969 günü vefat ediyor.”

“Aydınlı Hoca” İmam Ahmet Şahin, Osmaniye Sakızgediği Köyündendir. Eğitimini Halep Medresesinde yapmıştır. İslam fıkhı konusunda söz sahibi bir insandır. Hafızlığını Osmaniye Envâr’ül Hamit Camii imamı ve Kur’an Kursu hocası Ali Rıza Genç’te tamamlamıştır. Arapça bilir. Hacı Osmanlı Camii İmam-Hatibidir.

Vaiz Remzi Çardak, 1933 yılında Dörtyol’da doğmuştur. İlk öğrenimini ve hafızlık eğitimini Osmaniye’de tamamladıktan sonra Halep Medresesine gitmiştir.

1957'de Kırıkhan’da başladığı vaizlik görevine Osmaniye'de ve çeşitli ilçelerde devam etmiştir. 1989'da Adana Merkez Vaizliğinden emekli olmuştur.

İmam Nihat Ezici, Müftü Mustafa Yazar zamanında önce Şam Eminiye medresesine gitmiş, oradan Kahire El-Ezher Üniversitesinde eğitim görerek üzerine düşen görevi ifaya gayret etmiştir. Envâr’ül Hamit Camii İmamıdır.

Hanifi Ünal, Çardak Köyündendir. ‘Pehlivan Mustafa’ diye bilinen babası Millî Mücadele kahramanlarından bir Kuva-yı Milliyecidir.

MAHALLE HOCALARI

Yeni Türkiye Cumhuriyetinde, 3 Mart 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat kanunu ile medreseler kapatılmış, okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Medreselerin yerine bazı şehirlerde Medreset'ül Eimme ve’l Huteba adıyla İmam-Hatip Okulları açılmışsa da başarılı olmamıştır.

Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak Kur’an kursları açılmıştır.

Merhum imam Nihat Ezici diyor ki; “Osmaniye’de 1935’te Kur’an Kursu açılmıştır. Türkiye’de ilk açılan Kuran Kurslarındandır.”

Merhum Murakıp Ahmet Toprak ta bunu teyit ediyor; “İstanbul, Trabzon ve Osmaniye’de Kur’an Kursu açıldı. Osmaniye Kur’an Kursunu 4. dönem milletvekili Basri Demir açtırdı.”

Medreselerin kapanması üzerine Osmaniye’den bir grup Halep medresesine gitmiş, bir grup din gönüllüsü de evlerinde açtığı Kuran Kursları ile mahalledeki gençlere dinimizi öğretmiştir. Alibekirli Mahallesinde Hacı Mehmet Odacı, Karaçay Mahallesinde Yusuf Dönmez (Kürt Hocası), Cumhuriyet Mahallesinde Fadime Çapar ve Fadime İlbasan (Hoca Nene), Alibekirli Mahallesinde Zeynep Güney, Haraz Mahallesinde Zeynep Kazan, Hacıosmanlı Mahallesinde Zekiye Arıkan evlerinde Kur’an kursu açan din gönüllülerindendir.

Dinî söylemlerle iktidara gelen Demokrat Parti (DP) zamanında, Tevfik İleri’nin Milli Eğitim Bakanlığında, 1951 yılında; Ankara, Adana, İstanbul, Isparta, Kahramanmaraş, Konya ve Kayseri olmak üzere 7 ilde İmam-Hatip Okulu açılmasına izin verilmiştir. Önü açılan İmam-Hatip Okullarının sayısı, 1962’de Şevket Raşit Hatiboğlu’nun Milli Eğitim Bakanlığı’nda 26’ya yükselmiştir.

Düzce’den sonra ikinci olarak Osmaniye ilçesinde açılan İmam-Hatip Okulu 1966’da eğitime başlamıştır.

“Din Hizmetine Adanmış Ömürler” temalı “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” kutlu olsun!

Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (12)Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (11)Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (10)Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (9)Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (8)Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (6)Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (5)Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (3)Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (2)Osmani̇ye Di̇n Gönüllüleri̇ (1)

----------------------------------

1-Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir, TTK Basımevi, Ankara-1991, (Haz. Cavit Baysun) s.164

2-İsmet İpek, Osmaniyeli, Hasret Matbaası, Osmaniye-2009

3-Ahmet Akbaş, İşgal Çantası, Neyir Matbaacılık, Ankara-2012, s.26, 28

4-Mehmet Akif Terzi-Ahmet Ergün, Osmanlı Vilayet Salnamelerinde Cebel-i Bereket Sancağı, Osmaniye Bel. Yy, Osmaniye-2014

5-Yrd. Doç. Dr. Mustafa Alkan, “Kınık Vakıfları” adlı makale, Salname-i Maarif-i Umumiye Nezareti, 1317: 1044–1045

6-Aykut Tansu, 1908 Devrimi, İletişim yy. 1995, s.411

7-İsmet İpek, Osmaniye Millî Mücadele Kahramanları, Osmaniye Ticaret ve Sanayi Odası yy, Osmaniye-2021, s.46

8- Prof. Dr. Orhan Kavuncu-Güzel Türkistan, Doğu Kütüphanesi yay. Ticarethane Sokağı, Tevfik Kuşoğlu İşhanı, Nu:41/16 Cağaloğlu/İstanbul–2009