Kırsaldan kentlere olan göçlerde seçilen yerleşim bölgeleri genelde tüm kentlerde birbirleriyle benzerlikler gösterir.
Ortak özellikler etnik yapıya bağlı olduğu gibi coğrafi konumla da sıkı sıkıya ilişkilidir. Belli bir etnik kökene bağlı aileler yerleşim yerlerini seçerken birbirlerine yakın olmayı yeğlemişlerdir. Aynı şekilde kendi kırsallarının kente bağlanan yolu kıyısında yerleşmede bir tercih sebebidir.
Genelde kırsalla ilişkisini kesememiş ailelerin yerleşim için kendi köy yollarına yakın yerleri seçmelerinin sebepleri, köyden getirecekleri yiyecek v.s gibi şeylerin evlerine hem ekonomik hem de zahmetsiz yoldan ulaşması kaygısından kaynaklanmaktadır. Yerleşim yerlerindeki bu beraberlik tercihi ,kırsaldan getirdikleri feodal yapının daha uzun bir ömür kazanmasına yol açmaktadır.
Kente göç olgusunda kadın çok önemli bir öğedir. Kırsaldaki sıkı sosyal kontrol , kendi evinde birey olamama ,büyük aile yapısından kaynaklanan geçimsizlikler, kadın açısından bu olguyu her zaman tetiklemiştir.
1980 li yıllardan sonra uygulanmaya başlanan neo liberal politikalar kentlerde ki sosyal yaşamı da oldukça etkilemiştir. Kent merkezinden uzak yerlere yerleşerek kırsal yaşamlarını sürdürmeye çalışan bu sosyal kitlenin istihdam edildiği informal sektör, neo liberal politikalarla daha da acımasız bir hala gelmiş, bu sektörde yaratılan haksız rekabetle zaten üç kuruş kazanan bu kitle tamamen açlığa mahkum edilmiştir.
Tüm kent zorlamalarına karşın evin erkeğinin kırsala geri dönme isteğine kadınlar genelde şiddetle karşı çıkmışlar, bu surette de evin geçim sorumluluğunu bir türlü üzerlerine almışlardır. Bu arada iş bulamadığı için evinde huzursuzluk yaratan erkeğine de daha bir anlayışla yaklaşabilmiştir.
Kayıt dışı ekonomi olarak tanımladığımız bu tür sektörlerde iş bulabilen kadınlar, kendi gecekondularının yapımında bedensel olarak ta çalışabilmekte, aynı zamanda evin her türlü harcamalarıyla bizzat ilgilenmektedir. Bu koşullar içinde evde ki serbest zamanda yapabildiği dantel örgü gibi el becerilerini satarak çocukların eğitim kurumlarında kılık kıyafet yönünden aşağılanmaması için çaba sarf etmektedir. Kentte çalışan kadının en büyük sorunlarından biri de aile namusudur. Yukarda anlattığımız sebeplerden dolayı aynı yerleşim yerini seçen, birbirleriyle organik bağı olan topluluklarda ,sosyal kontrol daha baskıcı olmaktadır ve çalışan kadına iyi gözle bakılmamaktadır. Kimi zaman aile erkeği bunu bir onur meselesi haline getirmektedir.
Şu an ülkenin en önemli problemlerinden biri olarak gördüğümüz eğitimdeki eşitsizliğin sonucu olan ve bir ucu ülke bütünlüğünün bozulmasına kadar uzanan sosyal olayların sebeplerinden yalnızca birini anlatmaya çalıştık.
AB yasalarıyla tamamen çatışacak olan bu sosyal yapı şimdilik sessiz ama ilerde ne olur bilinmez.