Yazılarımızda sürekli üzerinde durduğumuz konulardan biri çarpık kentleşme ve getirdiği sorunlardı. Bu sorunları sıraladık. Böyle plansız proğramsız kentleşmenin neticesinde, üretmeyen, sadece tüketen, teknolojik gelişimi satın alarak takip eden birer birey olarak yaşadığımızı ve çocuklarımızda böyle yetiştiğini anlattık.
Anlatmamızın sebebi, bizden sonraki, nesile bizim yaşadığımız, ama onların zorlanmasını istemediğimiz problemlerle dolu bir yaşam yerine, mutlu yaşayacakları bir ortam hazırlanmasına olan katkıydı.
Kentbilim literatürü kentleşme nedenlerini dört ana konuda inceler. Bunlar ekonomik, teknolojik, siyasal ve sosyo-psikolojik nedenlerdir. Alt başlıklar ise itici, iletici, çekici faktörlerdir.
İtici nedenler doğrudan kırsal kesim mahrumiyetinden kaynaklanır. Bir yerde hastane okul kültürel imkanların bulunmaması itici bir nedendir. Bu tür itici nedenler henüz kent olgusunu kazanmamış küçük yerleşim birimleri içinde geçerlidir. Bu tür nedenler, mahrum bölgelerden daha gelişmiş yerlere göç için zemin hazırlar.
Çekici nedenler, kentin çeşitli nedenlerle bir cazibe merkezi haline gelmesi olgusudur. Çeşitli servis imkanları sağlayan kent her zaman cazibe merkezi haline gelmiştir. Varlıklı ailelerin çocuklarının eğitimi için daha gelişmiş yerleşim birimlerini seçmesi buna bir örnektir. İletici nedenler kenti kırsala bağlayan yolların yapılmasıdır. Böylelikle içe kapanık kırsal yaşamın kente açılması için alt yapı tamamlanmıştır. Türkiye'de elli'li yıllara dayanan marşal yardımı nedeniyle uzun kara yolları yapılmış, böylelikle köyden kente olan süreli ve daimi göçler hızlanmıştır.
Teknolojik nedenler genelde bir itici nedendir. Kırsal ve kent arasındaki yolların yapılmasıyla oluşan ulaşım nedeniyle bir çok teknolojik araç ve gereç en ücra köşelere kadar ulaşmış ve buradaki gerekli insan gücünü kırarak kente yönelik bir göçün başlamasına yönelik olmuştur. Biçerdöğer makinaları ve traktörler kırsalda, insan gücüne bağlı tarımı yok etmiştir. Kırsalda geçim kaynakları kuruyan bu insanlar çareyi kente göç etmekte bulmuşlardır.
Bunlardan bir kısmı modern sektör (sanayi) içinde istihdam edilebilirken bir kısmı da informal sektör olarak adlandırılan (boyacılık, kapıcılık, işportacılık) hizmet sektörüne geçiş yapmıştır. Bu kişilerin barınma sorunlarını, gecekondu ile çözümlemeleri bugün çarpık kentleşme olarak adlandırdığımız kentleşme sorununu doğurmuştur.
Anlatmak istediğimiz sorunların çözümü elbetteki kolektif bir çalışma gerektirir. Yani bir genel sorundur. Mahalli idareler kanununu bu tür çarpıkların çözümü için bir başlangıç olabilir diye düşünmüştük. Gördük ki siyasal ve sosyo- psikolojik problemler çözümlenmeden hiç bir şey olmuyor.