Osmaniye’nin sıcak yaz gecelerinden biri, saat 22:37. Ekranımda hava durumu: 26 derece, çok bulutlu.
Serinlemek için tek çarem klimanın buz gibi havası ve elime aldığım soğuk bir içecek Osmaniye’nin Tescilli Yer Fıstığı olmazsa olmazlarımdan ama tadı bu sefer farklı anlam vermediğim şekilde marka aynı poşet aynı.
Ama içimde bir huzursuzluk var. Çünkü 16 saat önce TEİAŞ’tan gelen o kara haberle yüzleştik. Osmaniye genelinde yapılacak planlı elektrik kesintisi... Üstelik sadece merkez değil, yaylaları bile etkileyen bir kesinti bu. Yaz sıcağında Osmaniyelilerin sığınacakları tek yer olan Zorkun ve Olukbaşı yaylaları da elektirik olmayacaktı. Neyse ki yaylanın serinliği idare ederdi. Elektirikli ocak kullananlar ateşte yemek, odun ateşinde buram buram semaver çayını yudumlar diye hımırlandım.
Bir yandan da Düşüncelerim yazıya dökülüyor, taslaklar önümde yığılıyordu. Pazartesi günü okuyucusu ile bulaşan gazetemizin 8 sayfalık renkli baskısı hazırlanacak. Cumartesi ve pazar tatil değil, iş günüdür benim için. Ama aklım bir yandan TEİAŞ’ın planladığı bu kesintide, bir yandan da Osmaniye'nin sıcağında elektriksiz, susuz kalacak insanların haline üzülüyorum. Üstelik elektrik kesilince internet ve su da kesilecek. Osmaniyeliler için bu kesinti sadece bir elektrik kesintisi değil, hayatın durması demek.
Pazar sabahı erken saatlerde, pencereden gelen seslere kulak misafiri oldum. Komşular salçalık biberlerle uğraşıyor, ardından “Kahvaltı hazır” sesiyle uyandım. Kahvaltı yaparken gözleme imkanı bulurken de bol bol konuşuyorlardı.
Biberlerin temizlenmesi işine dalmışlar, ama diller hiç susmuyor. Sabaha karşı 7:30 gibi başlayan bu işin sonlarına doğru, 3 çocuğundan sadece 1 tanesini üniversite sınavına göndermiş bir teyzenin hikayesine tanık oldum. O anlatırken ses beyimde hücerler arasında dens ediyordu. Diğer iki çocuğu farklı yollar seçmiş, belki de hayat onları başka yerlere sürüklemiş olmalı diye aklımdan geçirdim. Teyze öyle bir anlatıyor ki, insanın aklına senaryo yazmak geliyor. Televizyon izlemeyi pek sevmem ama bu hikayeden bir dizi çıksa izlerim doğrusu. Belki de bir zamanların efsane dizisi Sıdıka gibi, her bir bölümü hayatın içinden çekilip çıkarılmış anılarla dolu bir yapım olur.
Gece boyunca çalışarak gazeteyi bitirmenin rahatlığı ve gözlerimde akan uyku eşliğinde sabah kahvaltımı yaparken elektrik kesintisini beklemeye başladım. TEİAŞ’ın duyurusuna göre kesinti 08:15-16:15 saatleri arasında olacaktı. Evimiz trafo merkezine yakın, bu yüzden ilk etkilenen yerlerden biri olmalıydık. Ancak gelen giden bir ekip yoktu, hiçbir hareketlilik hissetmiyordum. Düşünmeden edemedim, belki de bir kablo ile direk eve elektrik alabiliriz, neden olmasın? Ama ne yazık ki bu tür yatırımların bedeli bile bizden alınıyor. Hak aramak kolay değil bu devirde, ama insan yine de kendi hakkını savunmaya çalışıyor.
Bekledim, bekledim, ama elektrik bir türlü gitmedi. Mahalledeki diğer evleri de gözledim, kimse de elektrik kesilmemişti. Herkesin endişeli bekleyişi boşa çıkmıştı. Film gibi bir gün oldu. Aylar sonra ilk defa pazar günü tatil yapma şansım oldu, çünkü elektrik kesintisi yaşanmadı. Osmaniye’nin sıcağında, yaylalarda dahi serinleyemeyen insanlar için kesinti büyük bir felaket yaşarken neyse ki, bu seferlik atlatmış oldum.
Sonra düşündüm, elektriğin hayatımızdaki yerini… Elektriğin tarihine dalıp gittim. Benjamin Franklin’in uçurtma deneyiyle başlayan bu serüven, insanlık için nasıl da vazgeçilmez hale geldi. Elektrik kesildiğinde hayatın durduğunu bir kez daha anladım. Fakat bu düşünceler beni başka yerlere götürdü. Franklin’den Thales’e, Alessandro Volta’dan Charles Augustin de Coulomb’a kadar pek çok bilim insanı, elektriğin keşfinde büyük rol oynamıştı. Elektriğin tarihi, insanlığın ilerlemesiyle paralel olarak gelişmişti.
Thales’in M.Ö. 600’lerde kehribar çubuğunu sürterek statik elektrik üretmesiyle başlayan süreç, 1600’lerde İngiliz William Gilbert’in “elektrik” terimini kullanmasıyla daha da anlam kazandı. Alessandro Volta’nın 1800’de pil icadıyla bu alanda çığır açtığı dönemde, elektrik artık insanlık için vazgeçilmez bir hale gelmişti.
Bugün geldiğimiz noktada, elektriksiz bir hayatı düşünmek bile zor. Hayatın akışı, teknoloji, iletişim, hatta en temel ihtiyaçlarımız bile elektriğe bağlı. Elektriğin olmadığı bir gün bile, insanlar için büyük bir sorun olabiliyor. Ama şanslıydık, mahallemiz kesintiden etkilenmedi. Elektrik kesilmediği için pazar günü tatil yaptım, saat üçe kadar biber temizlemeden dolayı tam dinlemesem de huzur buldum. Ve bu hikayeyi yazabildim.
İnsan, hayatındaki her şeyi kontrol edemiyor. Bazen planlar tutmuyor, bazen de beklenmedik şeyler oluyor. Elektrik kesilmedi, hayat devam etti. Elektrik başkan bölgelerde kesildi hayat devam durdu. Ama bu anılar, bu yaşananlar, her biri hayatımızın bir parçası olarak hafızamızda yer edecek. Elektrik kesilseydi belki başka bir hikaye yazacaktım. Ama kesilmediği için bu hikayeyi yazdım, ve bu da bir şans sayılır.