📌 Prof. Dr. Haydar Baş, “Hoş Geldin Atatürk” kitabının 611. sayfasında, Atatürk’ün dini hassasiyetlerine dair çarpıcı bilgiler sunuyor. Bugün onun İslam'a yaklaşımını gerçekten anlayabiliyor muyuz?

Mustafa Kemal Atatürk’ü yalnızca askerî ve siyasi başarılarıyla anmak, onun çok yönlü kişiliğini anlamakta büyük bir eksiklik olur. Özellikle dinî konulardaki hassasiyeti, ne yazık ki yıllardır görmezden geliniyor veya yanlış bir şekilde yorumlanıyor.

Atatürk’ün, Kur’an’ın doğru anlaşılması için Elmalılı Hamdi Yazır’a hazırlattığı 9 ciltlik ve 6433 sayfalık Kur’an tefsiri, onun bu konudaki titizliğini gösteren en önemli çalışmalardan biridir. Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Hoş Geldin Atatürk” adlı eserinde de detaylıca ele alınan bu tefsir çalışması, sadece bir çeviri değil, aynı zamanda kapsamlı bir ilmi inceleme niteliğindedir.

ATATÜRK’ÜN BİZZAT BELİRLEDİĞİ TEFSİR MADDELERİ

Atatürk, Kur’an-ı Kerim'in yalnızca Arapça okunmasının yeterli olmayacağını, halkın onu anlayarak yaşaması gerektiğini düşünerek şu yedi temel maddeyi belirlemiştir:

Ayetler arasındaki bağlantılar açıklanacak.
Ayetlerin iniş (nüzul) sebepleri belirtilecek.
On farklı kıraat türü hakkında bilgi verilecek.
Dil bilgisi açısından gerekli açıklamalar yapılacak.
Ehl-i Sünnet ve Hanefi mezhebine uygun dini, hukuki ve ahlaki hükümler detaylandırılacak.

 Batılı yazarların yanlış aktardıkları konular düzeltilerek ele alınacak.
Kur’an hakikatlerini açıklayan geniş bir önsöz (mukaddime) yazılacak.

Bu maddeler, Atatürk’ün İslam’ı yüzeysel bir inanç sistemi olarak değil, bilimsel, hukuki ve felsefi boyutlarıyla ele aldığını gösteriyor. Dikkat edilirse, Batılı müelliflerin hatalarına karşı bir duruş sergilenmesini özellikle istemesi, onun dini sadece Batı perspektifinden değil, kendi köklü medeniyetimizin ışığında ele aldığının kanıtıdır.

Prof. Dr. Haydar Baş’ın da belirttiği gibi, bu eser 1936-1939 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 10 bin takım basılmış ve halka ücretsiz olarak dağıtılmıştır.

ATATÜRK’ÜN KALEMİNDEN BİR MERSİYE

Atatürk’ün edebî yönü çoğu zaman gölgede bırakılır. Ancak onun vefat eden silah arkadaşları için duyduğu derin üzüntü, kaleme aldığı duygusal metinlerde açıkça görülür. Hafız Yaşar’ın anlattıklarına göre, Atatürk, Edirne’de vefat eden Şükrü Naili Paşa için bizzat bir mersiye yazmıştır:

"Büyük Türk ordusu, büyük bir kahramanını toprağa veriyor.
Ulu Türk milleti, değerli bir evladını toprağa veriyor.
Toprak! Bu değerliyi koynuna almaktan zevk mi duyuyorsun?
Bize dersin ki; bu kıymetliniz bağrımda,
Açacaktır kahraman çiçekleri.
Sükûn buluruz ancak o zaman,
Gözlerimizin yaşı seni sular."

Bu mersiye, daha sonra bestelenmiş ve bir cenaze merasiminde segâh makamında okunmuştur.

Atatürk’ün kaleme aldığı bu sözler, onun milletin değerlerine ve kahramanlarına ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir.

ATATÜRK’ÜN DİNİ BİLGİSİ VE GÜNÜMÜZLE KARŞILAŞTIRMA

Bugün, Atatürk’ün İslam'a olan bakışını ele alanlar genellikle Batılı kaynaklara atıfta bulunarak onu anlamaya çalışıyor. Oysa Atatürk’ün kendisi, İslam'ı Batılıların yanlış yorumlarından arındırarak açıklamayı özellikle istemiştir.

Şöyle bir düşünelim:

Bugün hangi siyasi lider, Kur’an tefsiri yazdırırken bu kadar derin detaylara hâkim olabilir?
Bugünün hangi “dindar” kişisi, İslam’ı Atatürk’ün anladığı kadar kapsamlı ve ilmi bir düzeyde değerlendirebilir?

Atatürk’ün inancı, bir gösteriş unsuru değil, halkının anlayarak yaşaması gereken bir gerçeklikti. Bugün onun bu hassasiyetini anlamadan, onun dinî yaklaşımını yargılamak haksızlıktır.

GERÇEKLERİ GÖRMEK GEREK!

Prof. Dr. Haydar Baş’ın kitabında da vurgulandığı gibi, Atatürk’ün Kur’an tefsiri çalışması, sadece bir çeviri değil, aynı zamanda ilmi, felsefi ve tarihsel bir eserdir.

Günümüz insanı, Atatürk’ün dinle ilgili çalışmalarını ve hassasiyetini daha iyi anlamalıdır. Onun İslam’a bakış açısı, bir propaganda aracı değil, ilimle temellendirilmiş bir anlayıştır.

Bugün, Atatürk’ü gerçekten tanıyıp anlamak isteyenler için Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsiri en iyi kaynaklardan biridir.