Bir yıl önce, ülkemizin birçok noktasını sarsan ve yüreklerimize derin izler bırakan 6 Şubat depremleri, bugün birinci yılını doldurdu.
Bu acı dolu yılın ardından geriye baktığımızda, yıkımın yanında yeşeren umutları, dayanışmanın gücünü ve toplumun dirayetini görmek, adeta bir yaradanın yıkıp yeniden yarattığı bir senaryoyu hatırlatıyor.
Depremler sadece binaları değil, insanların hayatlarını, umutlarını da yerle bir etti. Ancak, bu felaketin ardında toplumun gösterdiği dayanışma ve seferberlik ruhu, insanlığın en güçlü yanını sergiledi. Bugün, bir yıl sonra bile o anlardaki dayanışma, adeta bir manifesto gibi toplumun hafızasında canlılığını koruyor.
Yıkılan binaların yerine dikilen yeni yapılar, mühendislik başarılarına işaret ediyor. Ancak, hâlâ eksik olan yerler var; yitirilen sevdiklerimizin boşluğu, kaybolan yaşamların acısı. Bu yılın ardında, buna rağmen, geleceğe umutla bakmak adına atılan adımlar da var.
Depremler sonrasında oluşturulan afet planları, alınan önlemler, toplumun bir daha benzer felaketler karşısında ne kadar hazır olduğunu gösteriyor. Ancak, unutmamamız gereken bir gerçek var ki o da afetlerin insana öğrettikleri. Bu öğrenilen dersler, sadece bireylerin değil, tüm toplumun yaşam biçimini şekillendirmeli.
Birinci yıl geride kalırken, geçmişte yaşanan acıları hatırlamak, bu acılardan ders çıkarmak ve toplum olarak daha dirençli bir yapı oluşturmak için bir fırsat. Zira bir araya gelerek, dayanışma içinde daha güçlü, geleceğe daha umutla bakabiliriz.
6 Şubat depremleriyle yaralanan topraklarımız, adeta bir yeniden doğuşa tanıklık etti. Bu doğuşun içinde, kayıplarımızı anarken, geleceğe dair umutlarımızı da yeşertmeliyiz. Her zorluk, beraberinde bir fırsat getirir. Bu fırsatı, birlik içinde hareket ederek, daha güvenli, daha sağlam bir gelecek için kullanmalıyız. Unutmayalım ki, birbirimize destek olmak, en büyük güç kaynağımızdır.