Şehir klasik, kadim çoğulcu yerleşimi; kent ise, modern çoğulcu yerleşimi karşılayan sözcükler diyerek kullanırdım. Kent, Soğdcadan geçmiş dilimize. Obadan başımızı kaldırınca Farslıları görmüş, onların şehrini almışız. Kent, şehr; ikisi de yabancı bize. Bugün bunlar eş anlamlı kabul edilip birbirinin yerine kullanılmakta ne yazık ki… Sözlüğe bakarsak kafamız iyice karışır, baktığımıza bakacağımıza pişman oluruz. Çünkü sözlüğümüzde şehir, kent ve sitedir; kent, eskimiş sitedir. Dahası da site ise eskimiş şehirdir. Yani şehir kent ikilemesine site de eklenince eşkenar bir üçgen elde edilebilir ve istediğin şekilde çevirebileceğin bir döngü oluşturulur.
Osmaniye şehirleşmesini tamamlayamadan kentleşmeye başladı (Gerçi bu durum sadece Osmaniye için değil, ülkemizdeki birçok il için geçerli). Böylesi bir durumda ortaya çıkan şehir, kent, site üçlemesi; bizde köy karışımıyla dörtlemeye döner. Dolayısıyla birbirine karışan bu dörtgen yerleşim görüntüsü, farklı bir manzara oluşturmuştur. Bu da bize özgü, yani alaturka bir durumdur. Öyle ki hem şehir hem köy hem kent hem site kültürlerine ait öğeler harmanlanarak zengin bir karışım oluşturulduğu ve/veya hiçbir şeye benzemeyen tuhaf yerleşim yerleri kurulduğu söylenebilir. Hâl böyle olunca da kimi yerlerin şehirden ziyade büyük köylere döndüğü, kimi yerlerin de ne kente ne şehre benzediği söylenir
Zengin karışım dediğimiz, bu kültürel yapılanma şöyledir: Merkezde şehirleşmiş halk, merkezden dışarı doğru da köyden gelen köylü halk. Dahası merkezde kentsel bir cadde, kooperatifler, meslek kuruluşları ya da başka etkenlerle oluşmuş site… Dolayısıyla dış mahalleleri köy, merkezi şehir bir yerleşim yeri. Osmaniye’de de böyle bir yapı, büyük şehirlerinki kadar olmasa da, kuruldu.
Kendine ve kentine özgü gelişen mahalleler, farklı kültürel dokular meydana getirdi. Bu sebeple Osmaniye kültürü deyince, tek tek mahallelere ve o mahalledeki insanların geldikleri yöreden taşıdıkları kültürlere de bakmak gerekir. İl olma sürecinden sonra Osmaniye’de hızlanan kentleşme, kent kültürü oluşturmaya ve kültürel dokuyu değiştirmeye başlamıştır. Şehirleşme kültüründe önemli olan öğeler, kentleşme kültüründe bir değer taşımaz. Mesela 1997 yılında törenle açılan şehir merkezine yapılan antik görünümlü çeşmeler, hatta birisi de belediye binası önündeydi. 2004 seçimlerinden sonra gelenlerce kaldırıldı. Sadece bu olay, şehirleşemeden kentleşmeye geçildiğinin göstergesi olabilir.
Kentleşme dediğimiz Avrupa tarzı yerleşme, klasik şehir mantığından uzaklaşmadır. Bu durum modern tasarımlara kapı aralayacaktır. Genişleyen yollar, çoğalan otoparklarla iş merkezleri ve çok katlı binalarla hızla artan yapılaşma… Şehirleşmeden kentleşmeye kucak açan Osmaniye’yi artık bunlar boğacak.
Kentleşmeyle gelecekler yavaş yavaş kendini gösterirken, gidecek şehirli nesneler de toparlanmaya başladı. Bu toparlananlar arasında eski meslekler, eski dükkânlar ve eski binalar var. Bunlara kalın demek olmaz, lakin birer güzel türbe yaparak bir kaçının ölüsünü korumak gerekir. Bu da müzeleştirmekle olur ki o da oldu. Çamlık Tesislerinin yerine yapılan “kent müzesi”, Osmaniye’nin kent havasını solumaya başladığının en bariz örneği. Bir de Park 328 AVM var elbette.
Şehirleşmeden kentleşmeye başlayan Osmaniye’nin serencamı kısaca böyle özetlenebilir. Kentleşen Osmaniye’de yapılması gereken o kadar çok şey var ki hangisine yetişilir, kim yetişir, yetişen çıkar mı… bir sürü soru belirsiz. “Biraz da kısmet sanki bu işler” diyerek yakınmaktan kaçmak gerek. Bir tanık olarak ben neleri yazar, anlatabilirim bu da muğlak… Dahası kim okur, kim ilgi duyar ya da kim sözümün üstüne birkaç söz iliştirir… Kim “şehirleşmeden kentleşme” konusunu daha geniş bir alanda ele alır, tartışır… Söz konusu Osmaniye olunca bu durum oldukça zor. “Çıkmadık candan umut kesilmez” demiş atalar. Bu umutla biz çıkınımızdakileri ortaya dizelim. Gerisi… Allah Kerim!
Farkında mısınız; zengin bir kültür yatağının üzerinde, zengin bir tembellikle oturuyoruz. Az gayrete gelsek, kısmet diye daldırsak kovayı; neler çıkacak neler… Var mısınız sağınızdaki, solunuzdaki kör kuyulara kova sallamaya? Salladıktan sonra bakalım ne çıkacak? Çıkan öge köye mi, şehre mi, kente mi ait görelim? Haydi, ne çıkarsa bahtınıza!