İnsani sıfatlardan en güzellerindendir “vefa”. Vefa sözcüğü, “sözünde durma, verilen sözü yerine getirme” anlamlarına gelse de ona sevgide süreklilik, bağlılık ve sadâkat gibi kavramlar da yüklenmiştir. Hâl böyle olunca vefa, insan kalmaktır. 'Bezmielest'te verilen sözü, unutmamaktır. Öyle ki insanın kendini bilmesi, dünü hatırlaması, bugünü yaşaması ve yarına hazırlanması vefa ile mümkündür.
Vefanın zıddı nankörlüktür. İnsanın kendini unutması, insanlığı unutmasıdır. Romalı bilge şair MagnusAusonius'un sözü ne kadar güzeldir: “Toprağın yetiştirdiği en kötü şey nankör bir insandır”. Nankörlükten uzak durmak için Anadolu irfanı, vefayı “tuz ekmek hakkı” deyimiyle içselleştirmiştir. O kadar ki vefa bir ibadet bilinciyle yerine getirilmesi gereken bir haslet olmuştur. Tuz ekmek hakkıyla ahde vefa kişi olmanın neredeyse ön koşuludur.
Tuz, Hz. Âdem'in taşı un edip sofraya taşımasını, ekmek Hz. Havva'nın buğdayı una çevirerek pişirip sofraya getirmesini temsil eder. Tuz ekmek ailenin alın teridir, kadın ve erkeğin yuvadaki ortak emeğidir. Tuz, tadı; ekmek lezzeti verir. İkisi bir arada hayatın güzelliğidir. Aile olmanın bereketi, yuva kurmanın saadetidir. Bu güzellik, minnet oluşturur. Bundandır ki tuz ekmek hakkına duyulan minnet, bütün aileye hatta sülaleye yönelir. Tuz ekmek hakkı ana babaya karşı da minnet ve saygıyı pekiştirir. Hatta ana babanın yakınlarına, dostlarına da saygı gerektirir. Bundandır ki insanların en güzeli şöyle buyurmuştur: "İyiliklerin en değerlisi, insanın babası öldükten sonra, baba dostunun ailesini kollayıp gözetmesidir" (Müslim, Birr ve Sıla, 11-13).
Annemin dedesi, Ökkeş Dede, tuz ekmek hakkının önemini anlatırken: "Eskinin eşkıyası bile tuz ekmek hakkı gözetirdi yavrum. Şimdikilerde hani? Eşkıyalardaki insanlık, şimdinin hacı hocasında yok" der ve çocukluğundaki bir yolculuğu anlatırdı. Anlattığına göre dedem bir kafileyle yola çıkmış. Issız bir yerden geçerken kafileyi eşkıyalar çevirmiş. Kafiledekileri sırayla soymaya, değerli gördükleri her şeyi almaya başlamışlar. Sıra Ökkeş dedeme gelince eşkıyaların elebaşı ona da kimlerden olduğunu sormuş. Dedem de: "Kaman'dan Yiğit Ahmet'in oğluyum" demiş. Öyle deyince eşkıyaların elebaşı dedeme: "Babanın sülalesi ile bizimkilerin arasında tuz ekmek hakkı var. Sana dokunmayalım" demiş.
Tuz ekmek hakkı deyiminin bir hikâyesi de Hz. İbrahim'in Mekke'de Kâbe'yi inşa etmesine dayanır. Kâbe'yi yaptıktan sonra Allah'tan rahmet diler.
Allah da “yoksulları giydir, açları doyur” buyruğunda bulunur. İbrahim peygamber bunu nasıl yapacağını sorar. Allah-ü Teâla, Kâbe'nin yapısından geriye kalan toprakları dört bir yana savurmasını emreder.
O da öyle yapar. Düşen topraklar tuz olur. O günden sonra bütün yaratıklar o tuzdan yemeye başlar. Böylece tuz hakkı doğar.
Tuz ekmek hakkında anlatılan başka bir rivayete göre birbirinden habersiz iki kişi, birbirlerinin yemeklerini yemişler. Bu hâl tuz hakkına ilaveten ekmek hakkını da getirmiş. Bu da onlara ömür boyu unutulmayacak olan dostluğun ve samimiyetin kapılarını açmış. Bu fazilet, onları tek bir yürek haline getirmiş ve bu birlik onları kutsamış. Türklerin konukseverliği dillere destandır ki bunda tuz hakkına eklenen ekmeğin büyük payı vardır. Çünkü tuz sudan geriye kalır, ekmek hamurdan. İkisinde de yoğun bir emek vardır, fazlaca alın teri vardır. Koyu kıvam, dinginlik, beraberinde oluşan olgunluk vardır. Dolayısıyla “tuz ekmek hakkı” olan deyim hem ahde vefayı sağlar hem de nankörlüğü engeller.
Vatan vefa harmanıdır. Toprağı kanlarıyla yoğuran kahramanların emanetini alıp korumak, sonraki kuşaklara bırakmak ahde vefadır. Vatanı paylaştığımız insanlarla ise tuz ekmek hakkımız vardır. Mutlaka bu topraklarda birlikte yaşamanın getirdiği bir hak vardır, bunu da en güzel tuz ekmek hakkı deyimi belirtir. Kutadgu Bilig'de Yusuf Has Hacip der ki “Tuz etmek hakınıküdezip eren / Yetürmişkişikeyuluglar başın”. Yani “'insan olanlar tuz ekmek hakkını gözetip bu hak için canlarını feda ederler' demiştir.
Sözümüzü sözlerin en güzeli ile bağlayalım: “Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir” (Fetih/10).
TUZ EKMEK HAKKI
Ahmet Doğru
Yorumlar