Özgürlüğün Bedeli: Konuşmaktan Korkan Bir Toplum
Bugün, işini yapmaya çalışan muhalif olmayan bireyler dahi çeşitli baskılarla karşı karşıya kalıyor. Gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar ve hatta sıradan vatandaşlar, ifade ettikleri düşünceler nedeniyle gözaltına alınabiliyor, tutuklanabiliyor ya da toplumsal baskıya maruz kalabiliyor. Bu durum, yalnızca medya veya muhalif kesimle sınırlı değil; sokaktaki insan bile bir konuda fikir belirtirken iki kez düşünmek zorunda hissediyor.
Oysa özgürlük, insanın en doğal hakkıdır. İnsan, düşünceleriyle, fikirleriyle, duruşuyla var olur. Özgürlüğün olmadığı bir toplumda bireyler giderek içine kapanır, sorgulamaktan vazgeçer ve susmayı öğrenir. Oysa sessizlik, bir toplumun en büyük çöküş nedenlerinden biridir.
Bağımsız Basın, Bağımsız Toplum
Gerçek gazeteciliğin en temel ilkesi, kamuoyunu bilgilendirmek ve halk adına hareket etmektir. Ancak günümüzde medya, kişisel ve siyasi çıkarların gölgesinde bırakılmış durumda. Özgür basın olmadan, toplumun doğru bilgiye ulaşması imkânsız hale gelir. Oysa halkın doğru haber alma hakkı, demokrasinin temel taşlarından biridir.
Tarih boyunca, gerçek her zaman var olmuştur. Onu bastırmaya çalışanlar olmuş, inanmayanlar çıkmıştır, ama gerçek değişmez. Bugün de gazetecilik, suskunluğu değil, gerçeği savunmak zorundadır. Çünkü özgür bir toplum ancak cesur insanların varlığıyla mümkündür.
Türkiye’nin geleceği, susan değil, konuşan ve sorgulayan bireylerin omuzlarında yükselecektir. Çünkü özgürlük, bir lütuf değil, bir haktır. Ve bu hak, ne pahasına olursa olsun korunmalıdır. Gerçek hiç bir zaman gerçek olmaktan vazgeçmez.