Temel ihtiyaç olan açlık, susuzluk dışında, insanın kendisi ya da başkaları tarafından beslenen, iyi ve kötü olmak üzere iki yönü vardır.

İyi ya da kötü olmak insanın tercihidir. Kim ne olmak, nasıl olmak istiyorsa, öyle olur. İyilik ya da kötülük sonradan edinilen bir eylem şeklidir. Yaşantılarımız aslında içinde yaşamak istediğimiz dünya ile ilgili algı yapısıdır.

Çamura düşen, önce çıkmaya çalışır. Çıkar ve temizlenir. Sonrasında hayatının kararını verir. Bundan sonra ya önüne gelene çamur atar ya da çamurlu olanları temizlemek için çaba sarf eder. Kısaca insan olup olmadığının kararını verir.

Hadi o halde kahve tadında öykümüzü okuyalım.

Bir Kızılderili kabilesinde yaşlılardan biri kabilenin ço­cuklarına eğitim veriyordu. Onlara dedi ki:

“İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş… İki kurt arasında… Bu kurtlardan birisi korkuyu, öfkeyi, kıskanç­lığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibiri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, ya­lanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor. Diğeri ise zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, ne­zaketi, yardımseverliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde… “

Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika dü­şündüler ve içlerinden biri yaşlı Kızılderili’ye sordu:

“Hangi kurt kazanacak?”

Yaşlı Kızılderili kısaca cevap verdi:

“Beslediğiniz… “