Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’ye kazandırdığı Cumhuriyet, halkın kendi kaderini belirleme gücünü elinde tutacağı bir yönetim şekli sunmuş ve demokrasiyi temellendirmiştir. Atatürk, Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte, halkın egemenliğini esas alarak, siyasi katılımı genişletmiş ve özgürlükleri güvence altına almıştır. Ancak Atatürk’ün demokrasiyi sadece bir yönetim biçimi olarak değil, aynı zamanda toplumsal eşitlik ve özgürlük anlayışını da armağan ettiğini unutmamak gerekir.
Demokratik toplumların temeli, özgür ve doğru bir basına dayanır. Basın, toplumun en önemli denetim organlarından biri olarak, iktidarın hesap verebilirliğini sağlamak ve halkı doğru bir şekilde bilgilendirmekle yükümlüdür. Ancak günümüz dünyasında, özgür ve doğru basının varlığı ciddi bir tehdit altında. Hem baskılar hem de ticari çıkarlar, gazeteciliğin tarafsızlık ve doğruluk ilkelerini sarsıyor.
Özgür basın, sadece devlet müdahalesinden bağımsız olmakla kalmaz, aynı zamanda güçlü ekonomik gruplardan da bağımsız olmalıdır. Ancak medya sahipliği giderek daha fazla sayıda büyük şirketin elinde toplanırken, bu şirketlerin çıkarları, haberlerin sunuluş biçimlerini ve içeriklerini doğrudan etkiliyor. Reklam gelirleri ve izlenme oranları gibi ticari kaygılar, haberin doğruluğunun önüne geçebiliyor. Gazeteciler, duyulması gereken kritik haberleri, şirketlerin veya hükümetlerin çıkarlarına hizmet etmek zorunda kalabiliyor. Sonuçta, halkın doğru bilgiye ulaşma hakkı sekteye uğruyor.
Öte yandan, basının üzerindeki siyasi baskılar da giderek artıyor. Birçok ülkede, gazeteciler yalnızca hükümet karşıtı haberler yüzünden tutuklanıyor, tehdit ediliyor ya da işlerinden ediliyor. Bu durum, yalnızca gazetecilerin özgürlüklerini sınırlamakla kalmıyor, aynı zamanda halkın özgürce bilgi edinme hakkını da ihlal ediyor. Basının üzerindeki baskılar arttıkça, doğruluk ve bağımsızlık ilkesine bağlı gazetecilik giderek daha fazla risk alır hale geliyor.
Özgür ve doğru bir basın, sadece haberin yapılması değil, aynı zamanda haberin doğru, tarafsız ve halkın çıkarlarını gözeterek yapılmasıdır. Ancak günümüzde, medyanın tarafsızlık ilkesine sadık kalabilmesi giderek daha zorlaşmakta. İktidarların, şirketlerin ve hatta halkın baskıları altında, gazetecilerin doğruyu bulma çabaları her geçen gün engelleniyor. Özgür basının teminatı, yalnızca hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı değil, aynı zamanda ekonomik ve siyasi bağımsızlıklarının da garanti altına alınmasıdır. Ancak bu şartlar sağlanmadan, "özgür" ve "doğru" bir basın mümkün olamayacaktır.