Türkiye'nin birçok bölgesi gibi Osmaniye de deprem gerçeğiyle yüzleşti ve bu doğal afet şehirde önemli kayıplara neden oldu. Ancak, bu trajik olay sonrasında yaşananlar, şehrin deprem bölgesi statüsünden çıkarılmasına rağmen sorunların tamamen çözüldüğü anlamına gelmemektedir. İşte Osmaniye'deki deprem gerçeğine dair bir değerlendirme:
Sahipsizlik ve İlgisizlik:
Osmaniye'de yaşanan deprem, şehrin sahipsiz olduğunu ve yaşanan sorunlara yeterince ilgi gösterilmediğini gösterdi. Toplumsal dayanışma ve devlet kurumlarının etkili müdahalesi olmadığı takdirde, deprem sonrası süreç daha zorlu hale gelebilir.
Politikacıların Sorumluluğu:
Şehirdeki siyasi aktörler, deprem sonrasında halkın sorunlarına karşı duyarsız kalmış gibi görünmektedir. Politikacılar, halkın güvenliği ve refahı için somut adımlar atmaktan kaçınmamalıdır.
STK ve Toplum Katılımı:
Sivil toplum kuruluşları (STK) ve yerel halk, deprem sonrası süreçte aktif bir rol üstlenmelidir. Sorunların çözümüne yönelik projeler üretmeli, kaynak sağlamalı ve hükümeti harekete geçirmek adına çaba sarf etmelidir.
Altyapı ve Yeniden İnşa:
Depremin yıkıcı etkileri, şehirdeki altyapı eksikliklerini de gözler önüne serdi. Yeniden yapılanma sürecinde altyapı çalışmalarına ağırlık verilmeli, depreme dayanıklı binaların inşası teşvik edilmelidir.
Toplumsal Bilinç ve Eğitim:
Deprem riski yüksek bölgelerde yaşayan halk, deprem eğitimi ve bilinci konusunda düzenli olarak bilgilendirilmelidir. Bu sayede toplum, deprem anında nasıl hareket edeceğini ve güvenli alanlara nasıl ulaşacağını bilmelidir.
Osmaniye'deki deprem gerçeği, bir anlamda şehrin çaresizliğini ve sorunların ciddiyetini ortaya koymaktadır. Ancak bu durum, halkın ve yerel yönetimlerin daha fazla sorumluluk alması, dayanışma içinde olması ve çözüm odaklı adımlar atması için bir fırsat olabilir. Unutulmamalıdır ki, deprem riski olan her bölge, sürekli olarak güçlendirilmeli ve halkın güvenliği en üst düzeyde sağlanmalıdır.