Ülkemizde yaşanan felaketler nedeniyle aldığımız dersler sınırlı mı? "Depremler tanrının takdiri değil, siyasi tercihlerin sonucudur." Bu gerçeği göz ardı etmek, felaketlerden ders çıkarmamak anlamına gelir. Ülkemizde yaşanan depremler, maden kazaları ve seller gibi olayların sorumluluğu sıkça "ilahi takdire" atılmış, ancak bu sığınma yöntemi gerçek sorunların üstünü örtmeye yaramıştır.

Depremler ölümlere ve binaların yıkılmasına neden oluyor, ancak bu kaçınılmaz bir durum mu? Neden gelişmiş ülkelerde bu kadar büyük kayıplar yaşanmazken, geri kalmış ülkelerde bu tür felaketler sıkça meydana geliyor? İşte cevabı cehalet ve yoksullukta yatıyor. Deprem bilimcileri bunun altını çiziyor: Bir ülkenin ekonomik durumu ne kadar kötüyse, depremlerin etkileri de o kadar büyük olur. Yoksulluğun hüküm sürdüğü ülkelerde depremler ölümle sonuçlanır. Bu durumda, asıl sorumluluk cehalet ve yoksulluğu önlemekte yatıyor.

Eski binaların hızla yenilenmesi, yeni binaların teknik şartlara uygun inşa edilmesi, malzemelerin denetlenmesi, zeminin düzeltilmesi gibi önlemler alınmadıkça felaketlerin etkisi azalmayacaktır. Ancak her deprem sonrası bu tedbirler önerilse de, ne yazık ki siyasi yönetim bunları ciddiye almıyor. Siyasetin amacı halka hizmet değil, kişisel çıkarlar olduğundan, felaketlerin ardından halkın gözleri önünde uzmanların önerileri göz ardı ediliyor.
Ülkemizde deprem gerçeği ne yazık ki yeterince göz önünde bulundurulmuyor. Binalar deprem riskine göre inşa edilmiyor, alınması gereken tedbirler ihmal ediliyor. Ülke yönetimi, gelecek felaketler için gereken önlemleri almak yerine, kısa vadeli çıkarları gözetiyor. 1999 Gölcük depreminin ardından alınan dersler bile ne yazık ki yeterince uygulanmadı.

Gerçekten ders alabilmemiz için ne kadar büyük bir felaket yaşamamız gerekecek? İçimizdeki cahillik ve yoksulluk, felaketler karşısında aciz kalmamıza neden oluyor. Depremler, bizim cehaletimizle birleşip daha da yıkıcı hale geliyor. Ancak felaketler sonrası ders çıkarmak yerine, kısa bir süre sonra unutuluyor ve aynı hatalar tekrarlanıyor. Bu vicdan yoksunluğunu nasıl açıklayabiliriz?

Uzun yıllar gazetecilik yapan biri olarak şunu belirtmeliyim: Depremler sonrası uzmanların uyarıları dinlenmiyor, çünkü siyasilerin kulağına gitmiyor. Çünkü ülke yönetimi, kişisel çıkarların peşinde. Bu durumda felaketlerden ders almak mümkün değil. Ne yazık ki acılarımızı unutup aynı hataları tekrarlamaktan vazgeçmiyoruz. Değer mi? Büyük bir felaket yaşamadan ders almak mümkün olmayacak mı? Görünüşe göre, bu acı gerçeği anlamak için daha fazla zaman ve daha büyük felaketler gerekecek.