Günümüz gençliği teknolojiyle iç içe büyürken, 1970’ler, 1980’ler ve 1990’larda genç olmak bambaşka bir anlam taşıyordu. Elektrik kesintileri, siyah beyaz televizyonlar, okul sıralarında ezberlenen "kerrat cetveli" ve tüp kuyrukları o dönemin unutulmaz parçalarıydı.
Ne Bilgisayar, Ne Cep Telefonu
O yıllarda ne akıllı telefonlar vardı ne de sosyal medya. Gençler sokakta oynar, arkadaşlarıyla yüz yüze iletişim kurardı. Eğlenceler gerçek hayatta yaşanır, hatıralar fotoğraf yerine hafızalara kazınırdı.
🗨️ “Kitap okurduk, dünyada olup biten her şey bizi ilgilendirirdi. Geleceğe ümitle bakardık.”
Markalar Değil Değerler Önemliydi
Bugünkü gibi global markalarla dolu bir gardırop yerine, sağlam kumaşlı sade kıyafetler giyilirdi. McDonald's, Starbucks, AVM gibi kavramlar henüz hayatımıza girmemişti. Ama mahalle bakkalının samimiyeti ve sokak komşuluğu her şeyden değerliydi.
Dilin Gücü ve Saygı Kültürü
Konuşmalar daha sade ve saygılıydı. Gençler, büyüklerine "dayı" değil, "amca" der, kadınlara yaşına göre "abla" ya da "teyze" diye hitap ederdi. Kaba konuşmak ayıplanır, racon değil, nezaket ön planda olurdu.
Eğitim Zorluydu Ama Öğreticiydi
Okul müfredatı ağırdı, fakat bilgi temelliydi. Üçüncü sınıftaki bir öğrenci kerrat cetvelini ezbere bilirdi. Tatillerde de kitap okunur, gazete makaleleri takip edilir, gençler dünyayı merak ederdi.
O Yılların Gençliği: Umutla, Sevgiyle
Her şeye rağmen, o dönemin gençleri daha umut dolu, daha dayanışmacıydı. Sevginin gücüne inanır, geleceğe umutla bakardı. Bugünün teknolojik olanaklarına sahip olmasalar da, iç dünyaları zengin, hayalleri büyüktü.