Bu diziyi izlemek mi, yoksa trafiğe çıkıp biriyle kavga etmek mi? Seçim sizin. Beef, son yıllarda izlediğim en orijinal işlerden biri. 'Kuşlar Şarkı Söylemiyorlar, Acı Acı Ötüyorlar' isimli ilk bölümü büyük bir merakla izledim.
Ekrana kilitlendim ve böylesine basit bir konunun insanı ekrana kilitlemesi nadiren olur. Dizimiz, başarısız bir müteahhit ve hüsrana uğramış bir girişimci, trafikte kavga eden iki yabancıyken, en karanlık dürtülerinin esiri olan iki düşmana dönüşmesini anlatıyor.
Peki, bu kadar basit bir konuyu nasıl bu kadar orijinal işlediler? İnanın, bunun sebebini ben de bilmiyorum. Günümüzde komedyenlerin dizi sektörüne etkisi çok büyük. Bir HBO dizisi seviyesinde diziler çıktığını görüyoruz, en bilinmeyen komedyenlerden bile.
Dizi sektörü artık bütçeye bağlı olmaktan çok, yazarlığına odaklanmış durumda. Ve biz izleyiciler bundan dolayı çok memnunuz. Ali Wong'un stand-up'larını izlediğimde gördüğüm şeyler beni pek güldürmemiş, hatta ilgi çekici bile gelmemişti.
Bu yüzden, Beef'e karşı büyük bir ön yargım vardı. Ve dizi bunu öylesine hızlı bir şekilde kırdı ki. Bir diziye alışma süreniz maksimum 3 bölüm olmalıdır. Beef'e ise ilk bölümde alıştım. Kişisel görüşlerimi bir kenara bırakırsam, dizinin psikolojik alt metinlerinden biraz bahsetmek istiyorum. Kimlik krizi, dizinin konusu olsa da ben kendi gözlemlerimi de aktarmak istiyorum.
Amy (Ali Wong), optimist bir adamla evli bir kadındır. Kocasının sürekli her şeyi olumlaması onların ilişkilerindenegatif şeylere yol açıyor. Kocası Amy'i anlamak istemiyor, sadece ‘kafana takma’ dercesine geçiştiriyor. Ne kadar tanıdık geldi değil mi?
Amy ise bu durumdan oldukça rahatsız, hiçbir zaman kendi olup ağlamaya bile vakit bulamıyor. Kocasına olan güveni her gün azalıyor. Düşünsenize, Olumlamanın iyi bir şey olmadığını düşünüyorsunuz ve evli olduğunuz kişi optimist.
Bizim için o evlilik işkenceye dönüşür. Bazen hayata sımsıkı sarılıp onu toparlamak isterken bazen de delirip hiçbir şeyi ciddiye almadan yaşamak gerekir. Amy zengin insanların algılarına göre yaşadığı için hayatı sanki bir kafesin içine tıkılmış ve çıkmasına müsaade etmiyor gibi.
İstediği bir işi bile olmayan bir kadın, egosunu tatmin etmek için ne yapar? Kimlik krizi yaşar tabii ki. Amy, kendini aramak için bir şeyler yapmaya çalışan bir kadın. Yine de hayatı onun boşluğunu doldurmasına izin vermez. Amy, insanlarla etkileşimde bulunduğu zamanlarda, (sosyal medyadaki gibi) duygularını gizlemek için yapay bir surat takma mekanizması oluşturmuş.
Hepimiz biraz Amy'yiz aslında. Değil mi? Gerçek duygularımızı hiçbir zaman dışa vurmuyoruz. Amy de böyle biri. En güvendiği kişiye bile kendini açamayan bir kadın. İşinde başarılı olmak, onun için gerçek bir duygu değil mesela, sadece istediği şeyleri yapmak için bir yol.
Gelelim benim favori karakterim olan Danny'ye. Başarısız bir müteahhit kendisi, hayatında olan şeyleri kendi için yapmayan biri, bu noktada bir parantez açmak istiyorum. Amy kendisi için yaşayan biriyken Danny tam tersidir.
Kardeşi Paul ile beraber yaşayan Danny, kardeşi için her şeyi yapacak güçte biridir. Ama Danny, insanlara yaranmak istedikçe, insanlar onu kendinden uzaklaştırmaya çalışır. Danny, dizinin ilk sahnesinde de, son sahnesinde de ailesinin yoksulluğuna son vermekle alakalı şeyler düşünüyordur.
Hiçbir insanla arası iyi olmayan Danny, çevresinde değer verdiği insanların bile onunla çıkar ilişkisi içinde olduğunun farkında bile değildir. Aslında Danny de biziz. Dedim ya, Beef hayatın içinden bir dizi. Amy de Danny de belki de herkesin olmaktan korktuğu ama çoktan dönüştüğü iki kişiliktir. Zıt kutuplar birbirini çekermiş. Danny ailesi için para biriktirmeye çalışıyordur.
Hayalindeki arsayı alıp ailesini Kore'den Amerika'ya getirmek için çabalıyordur. Danny, insanların birbirleriyle olan bağlantılarının altında yatan derinlikleri ve karmaşıklıkları keşfetmeye çalışırken, yaşamın anlamını da sorgular. Yer yer hayatına son vermekten bahsetmeye başlar. Ama sonradan ailesini hayal kırıklığına uğratacağı düşüncesi aklını bir nebze olsun toparlar.
Beef uzun bir yolculuk, toplam 10 bölümden oluşsa da manevi etkisi uzun süre etkisinde bırakacak bir yapım. Özellikle gördüğüm en orijinal finallerden birine sahip olması da cabası. Her bölümün başında bir tablo görmemiz ve bu tabloların da dizi gibi aşırı karmaşık olması. Tabloların isimleri de bölüm isimleriyle aynı aslında.
Diziyi izlerken iki kere düşünün, çünkü bir ayna görevi görebilen bir dizi. Son olarak dizide çalan şarkıların uyumluluğu şefin favorisi denilecek tabirden. Beef son yıllarda görebileceğiniz en gerçekçi ve yenilikçi dizilerden. Tereddüt etmeden izleyebileceğiniz bir yapım. Netflix kütüphanesinde bulabilirsiniz. İyi seyirler dilerim.
Son olarak komedi diye izlerseniz istediğini alamazsınız muhtemelen.