Bahçeli’nin 22 Ekim'de Meclis Grup Toplantısı'nda, 1999'da idam cezasına çarptırılıp cezası ağırlaştırılmış müebbete çevrilen ve 25 yıldır İmralı Cezaevi'nde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ı işaret ederek umut hakkından bahsetmesi, tartışmaları alevlendirdi.

Umut Hakkı Nedir ve Kökeni Nereye Dayanıyor?

Umut hakkı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahkumların belirli koşullarda, tahliye edilebilecekleri umuduna sahip olmasını ifade eden bir hak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından belirlenen bu hak, insan hakları ihlalleriyle ilgili davalarda önem taşıyor. 2013 yılında AİHM, İngiltere’de Vinter ve diğerleri olarak bilinen davada, müebbet hapis cezasının gözden geçirilmeksizin uygulanmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 3. maddesinin ihlali anlamına geldiğine hükmetmişti. Mahkeme, 3. maddeye dayanarak "kimsenin insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye tabi tutulamayacağını" belirtmiş, müebbet hapis cezasının en fazla 25 yıl sonra gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etmişti. Bu karar, umut hakkının temel taşlarından birini oluşturuyor.

AİHM, 2017’de Litvanya’da müebbet hapis cezasına çarptırılan iki mahkumla ilgili kararında umut hakkını detaylandırdı: “En iğrenç ve korkunç eylemlerde bulunanlar bile temel insanlıklarını korur ve içlerinde değişme kapasitesi taşırlar. Hapis cezaları uzun ve hak edilmiş olsa da, bir gün işledikleri hataların kefaretini ödemiş olabilecekleri umudunu taşıma haklarını korurlar.” Bu bağlamda mahkeme, umut hakkının uygulanmamasını temel insan haklarına aykırı buluyor.

Türkiye'deki Mevcut Durum ve Umut Hakkının Tarihi

Türkiye'de idam cezası, 2002 yılında yapılan yasal düzenlemeyle kaldırıldı ve bunun yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirildi. Ancak bu düzenlemede terör suçlarından mahkum olanların koşullu salıverilme hakkı tanınmadı; “idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları hakkında, şartla salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanmaz” maddesi eklendi. Bu, özellikle “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar” ve “devlet güvenliğine karşı suçlar” için geçerli oldu.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Rengin Ergül’e göre, umut hakkının ihlali anlamına gelen bu düzenlemeler, Türkiye’de 2002 yılına kadar mevcut değildi. Ergül, bugün terör suçundan hükümlü olanların koşullu salıverme imkanından yararlanamadığını, buna karşın kadın cinayeti ve çocuk istismarı gibi ağır suçlar işleyenlerin “iyi halli” oldukları takdirde salıverme imkanına sahip olduklarını belirtiyor. Dolayısıyla bu, ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinin tümünün değil, terör suçlularının umut hakkından mahrum olduğu anlamına geliyor.

AİHM’in Türkiye’ye Yönelik Kararları

Abdullah Öcalan 1999'da idama mahkum edildi; 2002’de bu cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. Ancak umut hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan başvurular sonucunda, AİHM, Öcalan’a uygulanan cezanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. maddesine aykırı olduğuna karar verdi. AİHM, Öcalan’ın serbest kalma umudu olmadan cezasının ömür boyu devam etmesinin, “insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağını ihlal ettiği” sonucuna vardı.

Bu karar, sadece Öcalan’la sınırlı kalmadı; Edirne’de tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile müebbet hapis cezası alan Osman Kavala için de Türkiye’ye yönelik benzer kararlar alındı. Türkiye, bu AİHM kararlarını uygulamaya koymadı. Avukat Mehmet Emin Aktar’a göre, Türkiye’nin bu konuda uluslararası kararları uygulamamasında yaptırımların zayıflığı ve süreçlerin uzun olması etkili.

DEM Parti ve Kanun Teklifi: Öcalan ve Diğer Mahkumlar İçin Umut Işığı mı?

DEM Parti, Temmuz 2024’te ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazında, 25 yılını dolduran mahkumların koşullu salıverilme şartlarının değerlendirilmesi için bir kanun teklifi sundu. Bu teklif, Öcalan gibi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahkumların, belirli bir süre sonunda tahliye ihtimalini gündeme getiriyor.

Avukat Ergül’e göre ise bu düzenleme, yalnızca Öcalan için değil, Türkiye’de terörle ilişkilendirilen binlerce mahkumu kapsayacak bir “insan hakları krizi” çözümünün anahtarı olabilir. Ergül, bu düzenlemenin Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçları da kapsaması gerektiğini belirtiyor. DEM Parti’nin kanun teklifindeki bilgilere göre Türkiye’de idam cezasından çevrilerek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olan 1453 kişi bulunuyor. Adalet Bakanlığı'nın 2024'te Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi’ne sunduğu verilere göre ise ülkede 4000’den fazla ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü var.

Osmaniye Milletvekili Derya Yanık’tan Sezai Karakoç Paylaşımı Osmaniye Milletvekili Derya Yanık’tan Sezai Karakoç Paylaşımı

Sonuç: Umut Hakkı İnsan Hakları ve Hukukun Neresinde?

Umut hakkı tartışması, Abdullah Öcalan örneği üzerinden yürütülse de, aslında Türkiye’deki birçok mahkumu ve toplumsal vicdanı ilgilendiren geniş kapsamlı bir mesele. Hukukçular, cezanın amacının yalnızca cezalandırmak değil, aynı zamanda ıslah etmek ve mahkumu yeniden topluma kazandırmak olduğunu hatırlatıyor. AİHM’nin umut hakkı konusundaki tutumu ve Türkiye’ye yönelik kararları, insan hakları bağlamında cezanın nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair küresel bir mesaj taşıyor.

Editör: Sude Elif Sezen