Son günlerde herkesin dilinde bir deyim var: “Tavşan mı dağa küsmüş, dağ mı tavşana küsmüş?” Bu, bildiğimiz o eski halk deyimlerinden biri değil; artık somut bir duruma dönüşmüş bir soru. Sokaklar, dağlar ve tavşanlar arasında gelişen bu “soğuk savaş” nedir, neyi anlatıyor? Ve tabii ki, bizlere ne söylüyor?
Bir zamanlar doğanın parçası olan tavşanlar, dağlardan gitgide uzaklaşırken, yerel halk bu durumu şaşkınlıkla gözlemliyor. Kimileri, tavşanların dağları terk ettiğini söylüyor. Peki, bu bir rastlantı mı? Yoksa tavşanlar, dağlardan kendi isteğiyle mi ayrılıyor? Şu an için bu soruya kesin bir cevap bulmak zor, ancak bu durum doğanın dengesinin değiştiğine işaret ediyor olabilir.
Her şeyin hızla değiştiği bir dönemde yaşıyoruz. İnsanların etkisiyle doğa da dönüşüyor, hayvanların yaşam alanları daralıyor, ekosistem sıkıntıya giriyor. Ancak, tavşanların dağlardan uzaklaşmasının sadece çevresel değişikliklerle açıklanıp açıklanamayacağı da ayrı bir mesele. Dağlar bu tavşanları gerçekten istemiyor mu? Yada tavşanlar mı dağlardan küsmüş? İronik bir şekilde, bu soru şu an en çok düşündüren şey.
Aslında, bu eski deyim hepimize bir şeyler anlatıyor. Hayat bazen “soğuk savaşlar”la doludur. İlişkiler, insanlar, doğa ve çevre arasında yaşadığımız gerginlikler, bir zamanlar birbirine bağlı olan şeylerin birbirinden uzaklaşmasına yol açabilir. Tavşanın dağa, dağın tavşana küsmüş olması, sadece doğanın değil, bizlerin de bir araya gelme, uyum içinde yaşama çabamızın ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. Kimseye küsmek, hatta doğaya küsmek, bizi sadece yalnızlaştırır.
Tavşanın dağa ya da dağın tavşana küsmesi, aslında bir seçim değil, bir kayıptır. Ama bir gün belki de tekrar barışmak, birbirimizi kabul etmek için geç kalmayız diye umuyoruz.