9 Aralık Pazartesi akşamı yayımlanan 30. bölüm, dizinin fanatik takipçilerini ekran başına toplarken, dizinin içeriği üzerine geniş bir tartışma başlattı.
Bölümde, Faniler Tarikatı’nın temsilcisi Cüneyd Güneş (Mert Yazıcıoğlu) ile psikiyatr Levent Alkanlı (Özcan Deniz) Özlem Gürses’in sunduğu “Tartışma” programına katıldı. Programda, Vahid karakterinin ortaya çıkmasını sağlayan tartışmalar, izleyicilerin sosyal medya platformlarında büyük yankı uyandırdı.
Tarikat Eleştirisi ve Sosyal Mesajlar
Tartışma programında Cüneyd Güneş’in, tarikatların toplumdaki yerini savunurken kullandığı “Bizim geçim sıkıntısıyla, başka Müslümanların dertleriyle dertlenmediğimizi düşündükleri için…” sözleri dikkat çekti. Bu söylemler, tarikatların toplumdan soyutlanmış bir yaşam tarzı sürdürdüğünü ve içsel sorunlarına odaklandığını vurgulasa da, dizinin izleyicileri bu mesajları gerçekçilikten uzak buldu.
Ancak dizinin izleyicilerinden bazıları, Cüneyd’in “Müslümanların kendilerine yakışan şekilde yaşamadıkları konusunda Levent Bey haklı” şeklindeki sözlerine katıldıklarını belirtti. Dizi boyunca fakirlik, yoksulluk ve Türkiye’nin ekonomik sorunları vurgulandı. Bu bağlamda, tarikatların özellikle ekonomik anlamda sorgulanmaya başlanması, izleyicilerin de gündeminde geniş yer buldu.
“Bir Kereden Bir Şey Olmaz” Zihniyeti Eleştirisi
Dizinin tartışma programında, Psikiyatr Levent Alkanlı’nın 2016’daki Adana Aladağ’daki yangına atıfta bulunarak söylediği “Bu onların vicdanına bırakılamaz. ‘Düzgün yapamadım’, ‘Allah affetsin’, ‘Bir kereden bir şey olmaz’ zihniyetine götürür bizi” cümlesi, gündemi bir kez daha sarstı. 2016 yılında ENSAR Vakfı’na bağlı yurtlarda yaşanan cinsel istismar skandalına yönelik yapılan benzer açıklamalar, izleyiciler tarafından doğrudan hatırlatıldı. Özellikle dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun aynı cümleyi kullanması, toplumsal hafızada bu zihniyetin yerleşmesine neden olmuştu.
Bu kez dizi üzerinden yapılan eleştiriler, özellikle tarikatların toplumsal sorunlara karşı duyarsız kalmalarına yönelik sert bir eleştiri olarak izleyicilerle buluştu.
Tarikatların Toplumsal Etkisi ve Kızıl Goncalar’ın Kurgu Dünyası
Elbette Kızıl Goncalar bir kurgu dizisi ve senaryo gereği, Faniler Tarikatı’nın iç ilişkileri üzerinden toplumsal eleştirilerde bulunuluyor. Ancak dizinin, özellikle kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkilerinin, dini gerekçelerle eğitim hakkından mahrum bırakılmalarının ve cezasızlıkla ödüllendirilen cinayetlerin işlenmesinin ortaya konması, dizinin toplumsal mesajlarının daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağladı.
Kadınların maruz kaldığı baskılar ve eğitimsizlik, dizinin ana temalarından biri olarak öne çıkarken, tarikatların toplumsal yapıyı nasıl şekillendirdiği ve geleneksel yapıları nasıl dönüştürdüğü sorgulandı.
Altın Kelebek Ödülleri ve Kızıl Goncalar’ın Başarıları
Dizinin bu cesur eleştirileri ve toplumsal mesajları, Altın Kelebek Ödülleri’nde de ödüllerle taçlandırıldı. RTÜK tarafından “Toplumun milli ve manevi değerlerine aykırı” olarak ilan edilen dizi, “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü Cüneyd Güneş rolüyle Mert Yazıcıoğlu’na, “En İyi Yönetmen” ödülünü Ömür Atay’a kazandırdı. Ayrıca, dizinin senaristi Şükrü Necati Şahin de “En İyi Senarist” ödülünü alırken, yaptığı duygusal konuşma izleyiciler üzerinde derin bir etki bıraktı. Şahin, “Ben dini gerekçelerle ilkokula gönderilmemiş bir kadının oğluyum” diyerek, kişisel hayatından kesitler sundu ve bu ödülü “rahmetli anneme ve bu ülkenin kızıl goncalarına ithaf ediyorum” diyerek adadı.
Kızıl Goncalar ve Toplumsal Tartışmalar
Dizi, toplumsal değerleri ve dini yapıları sorgularken, aynı zamanda Türkiye’nin çeşitli sosyo-ekonomik meselelerine dair derinlemesine bir bakış açısı sunuyor. Tarikatlar ve iç ilişkileri ele alırken izleyicilere seslenen Kızıl Goncalar, tartışmaların odağında olmaya devam edeceğe benziyor.