I. Dünya Savaşı'nın sonunda, Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşta yenilmesiyle birlikte, imparatorluğun toprakları üzerinde bölüşüm mücadelesi başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr Antlaşması, Osmanlı'nın işgal altındaki topraklarının emperyalist güçler tarafından paylaşılmasını öngören bir antlaşma olarak tarihe geçti.
Bu antlaşma, yalnızca Osmanlı İmparatorluğu'nu değil, aynı zamanda Türk milletini de yok sayan bir belgeydi. Ancak, bu antlaşmanın emperyalist planlarına karşı gösterilen direnç, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atılmasına yol açtı.
Sevr Antlaşması’nın İçeriği: Emperyalizmin Türkiye'yi Bölme Planı
Sevr Antlaşması, Türk milletine karşı yapılan en ağır düzenlemelerden biriydi. Batılı devletler, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra, imparatorluğun geniş topraklarında kendi nüfuzlarını kurma amacıyla bu antlaşmayı imzaladılar. Antlaşmanın hükümleri, Türk halkı için bağımsızlık ve özgürlük gibi kavramların tarihsel anlamını kökünden sarsmaya yönelikti.
Antlaşma gereği, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları, birkaç bölgeye ayrılarak farklı devletler arasında paylaştırılacaktı:
- Doğu Anadolu: Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis illeri, Ermenistan'a verilecekti. Bu, bölgedeki Türk nüfusunun büyük bir kısmının yerinden edilmesi anlamına geliyordu.
- Güneydoğu Anadolu: Bugünkü Osmaniye, Ceyhan, İskenderun, Gaziantep, Hatay ve çevresi, Fransız mandası altındaki Suriye'ye bağlanacak, böylece Türkiye’nin güney sınırları ciddi şekilde tehdit altına alınacaktı.
- Batı Anadolu: İzmir ve çevresi ile Doğu Trakya, Yunanistan'a bırakılacak, bu da Türklerin batıdaki varlığının son bulması anlamına gelecekti.
- Boğazlar: İstanbul ve Çanakkale boğazları, uluslararası denetim altına alınacak, Türklerin bu bölgelere egemenliği sınırlandırılacaktı.
- Kürt ve Arap Bölgesi: Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde, bağımsız bir Kürt devleti kurulması ve Arap topraklarının da Fransızlar ve İngilizler arasında paylaşılması öngörülüyordu.
Sevr Antlaşması, Türk milletinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tehdit ederken, aynı zamanda büyük bir emperyalist dayatmayı da simgeliyordu. Ancak, bu planlar, Türk milletinin direnişiyle karşı karşıya kaldı.
Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Direnişi
Sevr Antlaşması, Osmanlı hükümetinin imzaladığı ve milletin iradesini hiçe sayan bir anlaşma olarak halk tarafından kabul edilmedi. Bu antlaşmanın içeriği, yalnızca Osmanlı Devleti’nin değil, Türk milletinin de varlığını tehdit eden bir plan olarak algılandı. Bu duruma karşı, Türk halkı ve özellikle de Mustafa Kemal Atatürk, karşı koyma kararı aldı.
Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak, işgal altındaki Anadolu’da bir Kurtuluş Savaşı başlatmaya karar verdi. Bu karar, Türk milletinin emperyalizme karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin simgesi oldu. Atatürk, Samsun’a çıktıktan sonra hızla ülke genelinde örgütlenmeye ve direnişi yaymaya başladı. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) kurarak, Sevr Antlaşması’na karşı hükümetin temellerini atmış oldu.
Atatürk’ün liderliğindeki Kurtuluş Savaşı, yalnızca askeri bir mücadele değil, aynı zamanda ulusal bir bağımsızlık mücadelesiydi. Türk milletinin, yokluklar içinde ve işgal altındaki topraklarda verdiği mücadele, tüm dünyaya bir halkın özgürlük mücadelesinin simgesi haline geldi. 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması, Türkiye'nin Sovyetler Birliği ile olan sınırlarını güvence altına aldı ve güneydeki Fransızlarla olan ilişkilerdeki gerilimi azalttı. Böylece Türkler, emperyalist güçlerle olan mücadelesinde diplomatik bir zafer kazandılar.
Lozan Antlaşması: Sevr'in Reddi ve Türkiye'nin Bağımsızlığı
Türk milletinin verdiği direnişin ardından, 1922’de Yunan işgaline son verilmiş ve 9 Eylül 1922’de İzmir Türk topraklarına katılmıştır. Ardından, 24 Temmuz 1923’te Lozan’da imzalanan antlaşma, Sevr Antlaşması’nın geçersizliğini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü uluslararası alanda resmen kabul ettirmiştir.
Lozan Antlaşması, Sevr Antlaşması’na kıyasla Türk milletinin tüm haklarını güvence altına alan bir zaferdir. Türkiye, Lozan’da yalnızca topraklarını geri almakla kalmamış, aynı zamanda iç işlerinde tam bağımsızlık kazanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasını devralan yeni Türkiye, bağımsızlık mücadelesinin zaferi olarak Lozan’ı kazanmış ve Sevr’in dayattığı sınırları silmiştir.
Sevr Antlaşması'nın Günümüzdeki Anlamı
Sevr Antlaşması, Türk milletinin tarihindeki en karanlık dönemi simgelerken, aynı zamanda bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin de en önemli sembollerinden biridir. Atatürk’ün liderliğinde gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı, Türk milletinin ne kadar büyük bir azim ve kararlılıkla kendi kaderini elinde tutmak istediğinin bir kanıtıdır. Sevr Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve Türk halkının mücadelesiyle tarihe gömülmüştür.
Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına yaklaşırken, Sevr Antlaşması'nın emperyalist planlarına karşı kazanılan zafer, milletin özgürlüğe olan düşkünlüğünü ve bağımsızlık için verilen mücadelenin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır. Türkiye, geçmişteki bu zor dönemleri geride bırakarak, güçlü ve bağımsız bir devlet olarak yoluna devam etmektedir.