Balkan göçmeni olan Çolak Şaban, sadece ticaretiyle değil, topluma kazandırdığı değerlerle de unutulmaz bir iz bırakmış bir isimdi.
Fotoğrafta, eşinin ve çocuklarının sözlerini gülümseyerek dinleyen, sol eliyle çalıları tutup tahrayla kırpan bir adam var. Bu adam, mahalle bakkalında bulunamayan sarı tahta boyası, çivit ve naftalin gibi ürünlerin Osmaniye’deki adresi olan Çolak Şaban’dan başkası değil. Çarşının en büyük mağazasını işletirken, terazinin kefelerinde yaptığı hassas tartılar ve "Gırama gelmiyor, 125 kuruşluk versem olur mu?" diyerek müşteriyle kurduğu sıcak diyaloglar, onun ticari ahlakının bir göstergesiydi.
Maharetli Elleriyle Bereket Getiren Esnaf
Tek eliyle yaptığı işleri, maharetle katladığı kâğıtları ve kavanozdan özenle aldığı çivitiyle Çolak Şaban, Osmaniye’nin ticari yaşamında adeta bir simgeydi. Kulakları ezanda, dili duada olan bu mütevazı tüccar, her müşterisine “Bin bereket” dilemekten geri durmazdı.
Cimri mi Yoksa İhtiyatlı mı?
Zenginliği ile tanınsa da, odunlarını kendi yapan Çolak Şaban, kimi zaman cimri olmakla eleştirilirdi. Ancak onun cimrilikten öte, paylaşmayı bilen ve değerini halkın iyiliğine adayan bir kişilik olduğu, dönemin öğretmenlerinden Reşat Gürel’in anlattığı şu hikayeyle daha iyi anlaşılıyor:
“Öğrencilerimiz için şemsiye almayı düşündüğümüzde, Yalın ağabeyle depodan çıkardığı tüm şemsiyelerin yarısını bizlere hediye etti. ‘Madem ki öğrencileriniz için alıyorsunuz, yarısı benden olsun’ dedi.”
İyi Bilinmek: Çolak Şaban’ın Ardında Bıraktığı İz
Osmaniye’nin en tanınmış esnaflarından biri olan Çolak Şaban, cenazesinde bulunamayanların dahi kalbinde iz bırakan biriydi. İmamın “Merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusuna verilemeyen sesli cevaplar, yazılı bir biçimde yankılanıyor: “Biz seni iyi bilirdik, Çolak Şaban. Mekânın cennet olsun.”
Bu yazı, Osmaniye’deki köklü değerleri, unutulmaz kişilikleri ve topluma katkılarını hatırlatıyor. Çolak Şaban gibi isimler, yalnızca geçmişin birer anısı değil, bugünün ve geleceğin ilham kaynağı olarak yaşamaya devam ediyor.