Bu rakam, her bir kadının yalnızca bir rakam değil, aynı zamanda toplumun üzerinde derin izler bırakan bir hayatın son bulduğunun simgesidir. Kadınların yaşam hakkı, sadece bireysel bir sorun olmaktan çıkıp, toplumsal bir kriz haline geldi.

Güncel Gerçek

Kadın cinayetlerinin önü alınamaz bir hızla arttığı bir dönemi yaşıyoruz. 2024'teki bu korkutucu sayı, yalnızca bir yılın bilançosu olmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumun her kesiminde hissedilen, hala derin bir yara olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, şiddetle nasıl iç içe geçtiğini de gözler önüne seriyor. Bu cinayetlerin büyük bir kısmı, aile içi şiddet, kıskanclık, boşanma gibi gerekçelerle gerçekleşti. Ancak her birinin arkasında, genellikle kadınların toplumdaki eşitsiz durumu ve şiddetle yaşamaya zorlanmaları yatıyor.

Kadınların Sessiz Çığlığı

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), 2024 yılının sonlarına doğru yaptığı açıklamada, kayıtlara geçen bu 425 cinayetin bir 'toplumsal çöküş' göstergesi olduğunu belirtti. Kadın hakları savunucuları, adaletin sağlanmadığı, suçluların yeterince cezalandırılmadığı ve faillerin genellikle "iyi hal" indirimi ile ödüllendirildiği bir ortamda, şiddetin önüne geçmenin imkansız olduğunu vurguluyor.

Medyanın ve Kamuoyunun Rolü

Bu noktada, medyanın da sorumluluğu büyük. Kadın cinayetlerinin haberleştirilme biçimi, çoğu zaman olayın failinin kişisel durumu üzerinden yapılan açıklamalarla sınırlı kalıyor. Oysa her cinayet, kadının sadece hayatının son bulması değil, aynı zamanda şiddetle mücadele eden bir toplumun en temel insan hakları mücadelesinde kaybettiği bir alanı işaret ediyor. Kadınların öldürülmesinin sadece 'aile içi' bir mesele olarak ele alınması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin göz ardı edilmesi demek oluyor.

Eski Bakan Nahit Menteşe Hayatını Kaybetti Eski Bakan Nahit Menteşe Hayatını Kaybetti

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na Eleştiriler

Hükümetin kadın cinayetleriyle mücadelede yeterli adımlar atmadığı ve mevcut yasaların etkin şekilde uygulanmadığı eleştirileri de 2024 boyunca giderek arttı. Kadın hakları savunucuları, kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik yasal düzenlemelerin yetersizliğini ve toplumsal farkındalığın oluşturulmasındaki eksiklikleri dile getiriyor. Şiddet gören kadınların başvurabileceği güvenli alanlar, barınaklar ve psikolojik destek gibi hizmetlerin sayısının artırılması gerektiği vurgulanıyor.

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve Zihinsel Yapılar

Kadın cinayetlerinin artmasının arkasındaki en önemli sebeplerden biri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Türkiye'de pek çok erkek, kadının toplumsal rolünü hâlâ "evin kadını" ve "kocanın eşyası" olarak tanımlamaya devam ediyor. Bu zihinsel yapı, kadınların kendilerini ifade etme, özgürlüklerini yaşama ve eşit haklarla var olma çabalarına karşı bir engel teşkil ediyor. 425 kadının katledilmesi, bu eşitsizliğin ne kadar derinlere işlediğini gösteriyor.

Editör: Sude Elif Sezen