Osmaniye’nin yetiştirdiği önemli isimlerden biri olan ve geçmişte Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın özel kalem müdürlüğünü yapmış olan Öz-Finans İş Sendikası Genel Başkanı Ahmet Eroğlu, yayınladığı "Herkes Kendi İşini Yapmalı!" başlıklı makalesiyle kamuoyunda dikkat çeken bir tartışmanın fitilini ateşledi. Eroğlu, özellikle sosyal medyada sıklıkla gördüğümüz popülist gösterilerin, toplumda yanlış algılara neden olabileceğini ve bu tür hareketlerin doğası gereği tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini ifade etti.
Eroğlu, makalesinde, günümüzde siyasetçiler ve üst düzey kamu yöneticileri tarafından yapılan bazı sosyal medya paylaşımlarına değinerek, bu tür eylemlerin sıklıkla halkla samimi bir bağ kurmak amacıyla yapıldığını belirtti. Örnek olarak, "Bir milletvekili tarlada çapa yapar, bir belediye başkanı itfaiye arabası kullanır, bir valimiz ekmek yapan kadınlarımızın yanında eline oklava alıp ekmek açar, bir bakanımız çizmelerini giyip sel baskını yaşanmış beldemizde gezer, deprem bölgesinde kurtarma faaliyetine katılır, birisi bir fırına gider kürekle ocağa ekmek sürer" gibi görüntüleri sıralayan Eroğlu, bu tür davranışların altında yatan asıl niyetlerin sorgulanması gerektiğini savundu.
Ahmet Eroğlu, bu paylaşımlar üzerinden kamuoyuna verilen mesajın genellikle "Biz de sizlerin arasından geldik, sizlerle birlikteyiz, sizin durumunuzdan haberdarız, sizler işinizi hakkıyla yapmaya devam edin, biz de işimizin başındayız ve sizlere hizmet etmek için çabalıyoruz" şeklinde olduğunu belirtti. Ancak Eroğlu’na göre, bu tür eylemlerin bir kısmı gerçekten halkla bütünleşme ve empati kurma amacını taşırken, bazıları da yalnızca kendilerini her işin üstesinden gelebilecek yetkinlikte göstermek için yapılıyor. Eroğlu, "Bazıları, bakın görün, bende ne maharetler var demek için bu tür işleri yaparken, aslında bu işlerin bir PR çalışması olmaktan öteye gitmeyeceğini unutarak, kendilerini bulunmaz hint kumaşı zannediyorlar" ifadeleriyle bu tutumu sert bir şekilde eleştirdi.
Makalesinde tarihsel bir örneğe yer veren Eroğlu, geçmişte de benzer durumların yaşandığını vurguladı. "Tutuklanıp huzuruna getirilen Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’ye, ‘Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor? Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek’ diyen Tek Parti İktidarının kudretli Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ölmüş olabilir ancak yeni nesil Tandoğan’lar aramızda yaşamaya devam ediyorlar" diyen Eroğlu, bu tür yaklaşımların geçmişte olduğu gibi günümüzde de varlığını sürdürdüğünü belirtti. Ona göre, bu tip insanlar, her işin en iyisini bildiklerine inanan ve kendilerini her şeyin merkezinde gören bireylerdir. Eroğlu, "Bu tipler, her şeyin en iyisini bilirler. Siyaseti de, ticareti de, yönetimi de, denetimi de, hukuku da, gelir dağılımı adaletini de, sivil toplum örgütünü de kısacası her şeyin en iyisini bilen ve yapan onlardır, onlardan daha iyi bilen olamaz ve olması da mümkün değil!" ifadeleriyle bu tutumu sert bir dille eleştirdi.
Eroğlu’na göre, herkesin her işi yapması ne insan doğasına ne de ilahi düzene uygun bir davranış. Allah’ın her insanı farklı meziyetlerle yarattığını ve bu farklılıkların toplumsal işbölümü açısından önemli olduğunu vurgulayan Eroğlu, "Bir işin ya okulu olur orada okur o işi öğrenirsin ya da çıraklık, kalfalık ve ustalık yoluyla meslek erbabı olursun. Yani ya mektepli olursun ya da alaylı olursun. Okula giderek inşaat mühendisi olabilirsin ancak kalıp ustası kadar kalıptan anlaman mümkün olmadığı gibi demir bağlama ustası kadar demir bağlamadan anlamazsın" ifadeleriyle bu durumu özetledi.
Eroğlu, makalesinin sonunda, modern toplumlarda düzenin korunmasının en basit kuralının herkesin kendi işini en iyi şekilde yapması olduğunu belirtti. Eroğlu, "Doğal ve olması gereken şey; herkes mükellef olduğu işi en iyi şekilde yapmaya gayret edecek. Fikir üretecekler fikir üretecek, icraat yapması gerekenler icraat yapacak, denetim yapması gerekenler de denetim yapacak" diyerek, toplumsal rol paylaşımının önemine dikkat çekti. Bu yaklaşımın modern toplumlarda kargaşa yaşanmasının önüne geçen temel ilke olduğunu vurgulayan Eroğlu, halkı ve yöneticileri bu konuda daha bilinçli olmaya davet etti.
Ahmet Eroğlu’nun bu çıkışı, özellikle siyasetçiler ve kamu görevlileri arasında nasıl karşılanacağı merak konusu olurken, makalesinin toplumsal farkındalık yaratma potansiyeli var. Öz-Finans İş Sendikası Genel Başkanı Ahmet Eroğlu'nun dikkat çekici açıklamaları, sosyal medyada ve kamuoyunda "doğru anlaşıldığında" yankı bulacağa benziyor.
Ahmet Eroğlu'nun sosyal medya paylaşımı:
"Herkes kendi işini yapmalı!Bazı sosyal medya paylaşımları görürsünüz. Mesela bir milletvekili tarlada çapa yapar, bir belediye başkanı itfaiye arabası kullanır, bir valimiz ekmek yapan kadınlarımızın yanında eline oklava alıp ekmek açar, bir bakanımız çizmelerini giyip sel baskını yaşanmış beldemizde gezer, deprem bölgesinde kurtarma faaliyetine katılır, birisi bir fırına gider kürekle ocağa ekmek sürer vesaire gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Hepsinin vatandaşa ve takipçilerine vermek istedikleri bir mesaj var: biz de sizlerin arasından çıkıp geldik, sizlerle birlikteyiz, sizin durumunuzdan haberdarız, sizler işinizi hakkıyla yapmaya devam edin, biz de işimizin de başındayız ve sizlere hizmet etmek için çabalıyoruz.
Bunun yanında, “bakın görün, bende ne maharetler var” demek için yapanlar da var elbette.
Esas problem şu: elbette bir siyasetçinin, bakanlarımızın, milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın, valilerimizin ya da üst düzey kamu yöneticilerimizin halkın arasına katılıp bu tür aktivitelerde boy göstermeleri normaldir, ancak bazıları bu işi yaparken kendini kaptırıp, bu tür işlerin güncel tabirle bir PR çalışması olmaktan öteye bir anlam ifade etmeyeceğini unutup, kendisini 10 parmağında on marifet, her şeyi bilen ve yapan ve bulunmaz hint kumaşı olduğunu zannetmektedirler.
İşte en tehlikeli insanlar maalesef bu tür insanlardır. Bu tipler tarihte hep var oldular ve günümüzde de var olmaya devam etmektedirler. Tutuklanıp huzuruna getirilen Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’ye, “Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor? Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek” diyen Tek Parti İktidarının kudretli Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ölmüş olabilir ancak yeni nesil Tandoğan’lar aramızda yaşamaya devam ediyorlar.
Bu tipler, her şeyin en iyisini bilirler. Siyaseti de, ticareti de, yönetimi de, denetimi de, hukuku da, gelir dağılımı adaletini de, sivil toplum örgütünü de kısacası her şeyin en iyisini bilen ve yapan onlardır onlardan daha iyi bilen olamaz ve olması da mümkün değil!
Halbuki, bir işin ya okulu olur orada okur o işi öğrenirsin ya da çıraklık, kalfalık ve ustalık yoluyla meslek erbabı olursun. Yani ya mektepli olursun ya da alaylı olursun. Okula giderek inşaat mühendisi olabilirsin ancak kalıp ustası kadar kalıptan anlaman mümkün olmadığı gibi demir bağlama ustası kadar demir bağlamadan anlamazsın.
Herkesin her işi yapması ne insan doğasına ne de Sünnetullaha uygun düşmez. Allah, her insanı diğerlerinden farklı meziyetlerle yaratmıştır. Doğal ve olması gereken şey; herkes mükellef olduğu işi en iyi şekilde yapmaya gayret edecek. Fikir üretecekler fikir üretecek, icraat yapması gerekenler icraat yapacak, denetim yapması gerekenler de denetim yapacak. Modern toplumlarda kargaşa yaşanmamasının en basit kuralıdır bu!
Dün akşam, demonte vaziyette aldığım ayakkabılığı monte ederken matkabı kaydırıp sol elimin avuç içine saplayınca bunlar geldi aklıma!
Bir işten de anlamasan ne olur sanki!"