İstanbul Fatih’te meydana gelen vahşet, ülke gündeminde derin bir yara açtı. İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in canice öldürülmesi, toplumun her kesiminde büyük bir üzüntü ve öfkeyle karşılandı. AK Parti Osmaniye Milletvekili, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve eski Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, olayın ardından sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, bu cinayetlerin iç yakan etkilerine dikkat çekti. Yanık, paylaşımında, kadına yönelik şiddetle mücadelenin ne denli hayati bir konu olduğunun altını çizdi.
Derya Yanık’ın açıklamasında, her iki genç kıza Allah’tan rahmet dilerken, ailelerine de başsağlığı dileklerinde bulundu. Bununla birlikte, son yıllarda artan kadına yönelik şiddet vakalarının önlenmesi için toplumsal duyarlılığın artırılması gerektiğine vurgu yaptı. Yanık, özellikle bu mücadelede çok boyutlu ve çok paydaşlı bir işbirliğinin hayati olduğuna dikkat çekti.
“Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Hayati Önem Taşıyor”
Derya Yanık, şiddetin genel olarak ele alınması gerektiğini ancak kadına yönelik şiddetin çok daha özenli ve kapsamlı ele alınması gerektiğini belirtti. Yanık’a göre, bu mücadelede toplumsal duyarlılık ön planda olmalı ve aynı zamanda hukuki düzenlemeler, eğitim ve önleyici tedbirler gibi çok katmanlı bir yaklaşım benimsenmeli. İstanbul Fatih'teki cinayet vakası, toplumun genelinde şiddetle mücadele konusunun ne kadar önemli ve acil olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Yanık, bu vakaların toplumsal huzuru tehdit eden boyutlara ulaştığını ifade etti.
“19 Yaşındaki Katilin Profili Tehlikenin Boyutlarını Gözler Önüne Seriyor”
Yanık’ın açıklamasında en dikkat çekici noktalardan biri, cinayeti işleyen 19 yaşındaki katilin profili oldu. Eski Bakan, bu olayın, sessiz tehlikelerin sosyal hayatın içinde olduğunu gösterdiğini söyledi. 19 yaşındaki bir kişinin böylesine vahşi bir suçu işleyebilmesinin, toplumun geleceği adına tehlikenin ne denli büyük olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Yanık, bu durumun üzerinde durulması gereken birçok toplumsal dinamik olduğunu belirtti.
Yanık, "Okurken dahi kanımızı donduran eylemleri, 19 yaşındaki birinin gerçekleştirebiliyor olması tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Toplumun tüm kesimlerinin, siyaset skalasında yer alan tüm siyasi partilerin, akademinin ve elbette medyanın el birliğiyle şiddete karşı ‘insani’ bir duruş geliştirmesi, gelecek nesillere borcumuzdur” ifadeleriyle, bu mücadelenin sadece siyasi bir mesele olmadığını, insani bir sorumluluk olduğunu hatırlattı.
"Sıradan Şiddet Vakalarından Vandallaşan Şiddete"
Yanık’ın vurguladığı bir diğer önemli konu ise, son dönemde yaşanan şiddet olaylarının niteliğinin değiştiği gerçeği oldu. Eskiden sıradan kabul edilen şiddet olaylarının, artık vandallaşarak toplumun huzurunu ve güvenliğini tehdit eden boyutlara ulaştığına dikkat çekti. Cinayetler, sadece iki genç kadının değil, toplumun bütün kadınlarının güvenlik sorunu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Derya Yanık, açıklamasında geçmişte kadına yönelik şiddetle mücadelede aktif bir rol aldığını, sorumluluk makamında bulunduğu dönemde de bu konuda hassasiyetle çalıştığını belirterek, şiddetle mücadelenin bir siyasetçi sorumluluğu olduğu kadar bir insanlık meselesi olduğuna vurgu yaptı. Yüreğinin bu tür olaylar karşısında yandığını belirten Yanık, bu tarz acı olayların bir daha yaşanmaması için toplumun her kesiminin el ele vermesi gerektiğini ifade etti.
Toplumsal Refahın Temini İçin Ortak Mücadele Çağrısı
Son olarak Derya Yanık, toplumsal refahın temin edilmesinin ve geleceğin güvence altına alınmasının tek yolunun, kadına yönelik şiddetin önlenmesinden geçtiğini belirtti. Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadelede birçok önemli adım attığını ancak daha yapılması gereken çok şey olduğunu ifade eden Yanık, İstanbul Fatih’te yaşanan vahşetin tüm toplum için bir uyarı niteliğinde olduğunu söyledi.
Derya Yanık, İstanbul Fatih'teki İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil cinayetinin acılarını yüreğinde hissettiğini dile getirirken, bu olayların, kadına yönelik şiddetle mücadelenin önemini bir kez daha gözler önüne serdiğini belirtti. Şiddet olaylarının her geçen gün daha karmaşık ve daha vahşi bir hal aldığını ifade eden Yanık, şiddetle mücadelenin toplumsal duyarlılığın artırılması, hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve geniş kapsamlı önleyici tedbirlerin alınması ile mümkün olabileceğini sözlerine ekledi.
Toplumsal Duyarlılık ve Eğitim Öne Çıkmalı
Yanık’ın açıklamasında yer alan bu mesajlar, Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelenin ne kadar kapsamlı ve önemli bir konu olduğunu yeniden gündeme getirdi. Özellikle genç yaştaki bireylerin şiddete eğilim göstermesi, bu konuda toplumsal duyarlılık ve eğitimin önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Derya Yanık, bu noktada toplumsal duyarlılık ve eğitimin şiddetle mücadelede en etkili araçlar olduğunu ifade etti.
Özetle, İstanbul Fatih’te yaşanan bu acı olay, kadına yönelik şiddetle mücadelede alınacak yeni önlemlerin ve hukuki düzenlemelerin aciliyetini bir kez daha gözler önüne serdi.