Mütercimler, konuşmasında Türkiye'de gizli bir elin varlığını ve bu elin toplumsal olayları yönlendirdiğini belirterek, “Bu gizli el, işin başından itibaren bir akıl süzgecinden geçirmiş bir organizasyonu ortaya koyuyor,” ifadelerini kullandı.

Mütercimler, her gün ortalama 32 çocuğun kaybolduğunu ve istismara uğradığını ifade ederek, Narin Güran adlı çocuğun trajik ölümüne dikkat çekti. Kendisinin de bir öğretmen çocuğu olduğunu anlatan Mütercimler, babasının köy enstitüsü mezunu olduğunu ve bu aydınlık eğitimcilerin köylerde büyük işler başardığını belirtti. Ancak köy enstitülerinin 1948'de kapatılmasının, bu eğitimcilerin katkılarını yok ettiğini vurguladı.

İstanbul Beylikdüzü Zabıtası güvenlik için okul önlerinde İstanbul Beylikdüzü Zabıtası güvenlik için okul önlerinde

Mütercimler, köy enstitülerinin kapatılmasının ardından köylüler ve özellikle kadınların eğitimine yönelik feodal değerlerin direncinin arttığını söyledi. 1940'larda köy enstitülerinden mezun olan öğretmenlerin köylerde tarım, inşaat ve sağlık konularında önemli katkılarda bulunduklarını anlatan Mütercimler, köy ağalarının bu eğitimci kadrolarının toplum üzerindeki etkilerinden rahatsızlık duyduklarını ifade etti.

Konuşmasında adalet ve güvenlik konularına da değinen Mütercimler, “Eğer kız çocuklarını koruyamıyorsak, güvenlikten söz edemeyiz,” dedi. Türkiye’de yaşanan adaletsizliklerin ve güvenlik sorunlarının köklü bir şekilde çözülmesi gerektiğini belirtti. Mütercimler, bu sorunların sadece Türkiye'ye özgü olmadığını, dünya genelinde benzer problemler yaşandığını ancak Türkiye'de bu sorunların daha ciddi boyutlara ulaştığını ifade etti.

Bu açıklamalar, Türkiye'deki sosyal yapının ve eğitim sisteminin derinlemesine bir eleştirisini sunarak, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.

Editör: Resul Özdil