Atatürk, 28 Ekim 1923 akşamı Çankaya Köşkü'nde çalışma arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği yemekte ilk kez Cumhuriyet’in ilanını duyurmuştu. O gün “Mesut, muvaffak ve muzaffer” bir Cumhuriyet hayal eden Atatürk’ün bu vizyonu, Türk milletinin kararlılığı ve fedakârlığıyla gerçeğe dönüştü.
Bağımsızlık Meşalesi Samsun’da Yandı
Cumhuriyet’in temel adımları, Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak başlattığı Kurtuluş Mücadelesi ile atıldı. Bu mücadelenin meşalesi, Türk milletinin azmiyle günümüze dek yanmaya devam etti. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ise yeni Türk devletinin varlığını uluslararası alanda tescilledi.
Başkent Ankara ve Cumhuriyet’e Giden Yol
Lozan’ın ardından İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından yalnızca iki ay sonra, 13 Ekim 1923’te Ankara, Türkiye’nin başkenti ilan edildi. Bu gelişme, Türkiye’nin yönetim yapısını belirleyen Cumhuriyet ilanının zeminini oluşturdu. Meclis Başkanı olarak devlet başkanlığını sürdüren Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet yönetiminin resmileşmesi adına bu süreci titizlikle yürüttü. 27 Ekim 1923’te hükümetin istifasıyla, yeni bir yönetim modeli gerekliliği gündeme geldi.
101 Yıldır Süren Gurur
Cumhuriyet ilanı, Türk milletine bağımsızlık ve ulusal egemenlik temelinde bir gelecek sunarak Atatürk’ün en büyük eseri oldu. Ata’dan bizlere emanet olan bu miras, milletimizin tüm zorluklara rağmen Cumhuriyet’e olan bağlılığının bir nişanesi olarak gururla yaşatılmaya devam ediyor.
"YARIN CUMHURİYET İLAN EDECEĞİZ"
Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine Çankaya Köşkü'nde arkadaşları için Latife Hanım'a bir sofra hazırlattı.
İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Bey'in de yer aldığı akşam yemeğinde yaşananları Mustafa Kemal Paşa, Nutuk'ta şöyle anlattı:
"Gece olmuştu... Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir Uğurlama ve Bir Karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.
Yemek sırasında: 'Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz' dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz.
Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan cumhuriyetin ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar."
"TÜRKİYE CUMHURİYETİ MESUT, MUVAFFAK VE MUZAFFER OLACAKTIR"
Mustafa Kemal Paşa o gece İsmet Paşa ile 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını ülkenin bekası için hazırladı.
"Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir." hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM'de yapılan konuşmalardan sonra saat 20.30'da oturuma katılan 158 üyenin tamamının oyuyla cumhuriyetin ilanı kabul edildi. Cumhuriyetin ilanı "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri ve alkışlarla karşılandı.
Böylece yeni devletin yönetim biçimi bütün açıklığı ile ismini almış oldu. Cumhuriyetin ilanı ile "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" ilkesi de artık devlet yönetiminde en belirgin şekliyle yerini buldu.
Ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa konuşmasını, "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır." sözüyle bitirdi.
Böylece devletin adı ve rejimiyle ilgili tartışmalara son verildi ve devlet başkanlığı konusu çözüme kavuştu. Hükümetin kurulma şekli yeniden düzenlendi.
Buna göre, cumhurbaşkanı başbakanı atayacak, başbakan da bakanlarını seçip cumhurbaşkanının onayına sunacaktı. Bu uygulamayla, Meclis Hükümeti Sistemi yerine parlamenter rejime geçilmiş oldu.
"Milli bayram" olarak kutlanmaya başlandı
İlk hükümeti kurmakla İsmet İnönü görevlendirilirken, Fethi Okyar da TBMM Başkanlığı'na seçildi.
Türk halkı, 29 Ekim gecesi ve 30 Ekim günü cumhuriyetin ilanını kutladı. 26 Ekim 1924'te yayımlanan kararname ile cumhuriyetin ilanının 101 pare top atışı ve düzenlenecek etkinliklerle kutlanmasına karar verildi.
Karar doğrultusunda 29 Ekim 1924'teki etkinlikler, kutlamaların başlangıcı oldu.
Hariciye Vekaleti, 2 Şubat 1925'te bir kanun teklifiyle 29 Ekim'in bayram olmasını önerdi. Teklif, Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelendi ve 18 Nisan'da karara bağlandı.
TBMM'de teklifin 19 Nisan'da kabul edilmesiyle 29 Ekim, 1925 yılından itibaren "milli bayram" olarak kutlanmaya başlandı.
Türkiye Cumhuriyeti, 2024 yılı itibarıyla 101. yaşını coşkuyla, inançla kutluyor.