KÜLTÜR SANAT

Arif Keskiner: Yeşilçam’ın Çiçek Arif’i ve Türk Sinemasına Adanmış Bir Ömür

Arif Keskiner, Türk sinemasında derin izler bırakan yapımcı, yönetmen, senarist ve yazarlığıyla tanınan çok yönlü bir sanatçıdır.

Abone Ol

1 Kasım 1938’de Osmaniye’de dünyaya gelen Keskiner, sanatın ve sinemanın her alanında aktif bir şekilde rol alarak Yeşilçam’ın unutulmaz isimleri arasında yerini almıştır. Sinema tarihine "Yeşilçam’ın Ağabeyi" ve "Çiçek Arif" lakaplarıyla geçen bu büyük usta, Türkiye’nin kültürel hayatına olan katkılarıyla da tanınır.

ERKEN HAYATI VE EĞİTİMİ

Arif Keskiner, Osmaniye’de mütevazı bir ailede doğmuş, ilk ve ortaokulu burada tamamlamıştır. Babası Hasan Keskiner, Osmaniye’de tanınan bir isimdir. Arif, ailesinin büyük oğlu olarak Abdurrahman Keskiner'in ağabeyiydi. Lise eğitimi için İstanbul’a yerleşen Arif Keskiner, İstanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu’ndan mezun olmuştur. Bugünkü Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi olarak bilinen bu okulda aldığı eğitim, onun hayatında ticaret ve sanata dair temel taşları oluşturdu. Sinemaya olan ilgisi lise yıllarında başlamış, genç yaşlarda sanat çevreleriyle temas kurmuştur.

SİNEMA KARİYERİNİN BAŞLANGICI

Arif Keskiner’in sinemaya olan adanmışlığı, askerlik görevinden sonra hız kazandı. 1960’lı yılların başında dönemin önde gelen yönetmenlerinden Yılmaz Güney ile tanışması, sinema kariyerindeki dönüm noktalarından biri oldu. Güney ile uzun yıllar süren dostluğu ve işbirliği, sinemadaki sanatsal vizyonunu derinleştirdi. Yılmaz Güney’in yapımlarında çalışarak sinema dünyasına adım atan Keskiner, bu süreçte sinemanın sadece bir eğlence aracı olmadığını, topluma dokunan güçlü bir sanat olduğunu fark etti.

Kariyerine devam ederken bir yandan da Ağaoğlu Yayınevi’nin dört yıl boyunca müdürlüğünü yaptı. Kitapçılık ve spor yazarlığı gibi farklı mesleklerde de yer alarak entelektüel dünyada adından söz ettirdi. Ancak sinemaya olan tutkusu baskın çıktı ve bu alana geri döndü. Sinema dışındaki deneyimleri, onun çok yönlülüğünü ve zengin birikimini güçlendiren unsurlar oldu. Keskiner, bir süre yurt dışında da farklı işler yaptı. İsveç’te muhabirlik ve bulaşıkçılık yaparak hayatını kazandıktan sonra Türkiye’ye dönüp sinema kariyerine ağırlık verdi.

SİNEMANIN DÖNÜM NOKTALARI: İKONİK YAPIMLAR

Keskiner’in yapımcılığını üstlendiği filmler, Türk sinema tarihinin başyapıtları arasında sayılır. Otobüs (1974) filmi ile başlayan yapımcılık kariyeri, dönemin sosyal ve politik sorunlarını sinema aracılığıyla ele alarak önemli bir iz bıraktı. Kapıcılar Kralı (1976) filmi ise Türk sinemasında toplumun alt sınıflarını mizahi bir dille anlatan eserlerden biri olarak hafızalara kazındı. Bu filmde Kemal Sunal’ın canlandırdığı kapıcı karakteri, halkın sevgisini kazanmış ve Türk sinemasının efsaneleri arasına girmiştir.

Keskiner’in kariyerindeki en büyük başarılarından biri ise Selvi Boylum Al Yazmalım (1977) filmidir. Cengiz Aytmatov’un romanından uyarlanan bu film, Türk sinemasının en duygusal ve kült filmlerinden biri olarak anılmaya devam ediyor. Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın unutulmaz performanslarıyla gönüllere kazınan bu yapım, aşka dair derin mesajlar verirken aynı zamanda sinematografik anlamda da bir başyapıt olarak kabul edilir.

Keskiner, Yılanı Öldürseler (1981) ve Piano Piano Bacaksız (1992) gibi filmlerde de senaryo yazımına katkı sunarak yeteneğini senaristlik alanında da ortaya koymuştur. Piano Piano Bacaksız, 1990’ların başında çekilen en özgün Türk filmlerinden biri olarak sinema eleştirmenlerinden tam not almıştır. Aynı zamanda bu filmde Türk toplumunun sosyal ve ekonomik dönüşümüne dair keskin gözlemler yer alır.

SİNEMA DÜNYASINA YÖN VEREN BİR LİDER: FİLMCİLER KOOPERATİFİ

Arif Keskiner, sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda Türk sinema endüstrisinin gelişmesine katkı sağlayan bir liderdi. Türk sinemasının daha profesyonel ve hakkaniyetli bir yapıya kavuşması için Filmciler Kooperatifi’nin kurucularından biri oldu. Bu kooperatif, sinema emekçilerinin haklarını savunmak ve sektördeki adaletsizliklerle mücadele etmek amacıyla kurulmuştu. Arif Keskiner, bu süreçte Meclis’teki komisyon toplantılarına katılarak sinema sektörünün yasal çerçevede daha iyi temsil edilmesine öncülük etti.

2019’da çıkarılan Sinema Yasası'nın hazırlanmasında da büyük rol oynayan Keskiner, Türk sinemasının geleceğine dair önemli adımlar atılmasına katkıda bulundu. Sinemayı bir endüstri olarak ele alan bu yasa, yapımcıların ve sinema emekçilerinin haklarını korumayı hedefliyordu. Keskiner, sinemanın sadece bir sanat değil, aynı zamanda bir hak mücadelesi olduğunu her fırsatta dile getirdi.

YAZARLIK KARİYERİ VE ANILARI

Sinemanın yanı sıra yazarlık kariyeriyle de dikkat çeken Arif Keskiner, kaleme aldığı kitaplarla Türk edebiyatına da katkı sundu. 2002 yılında yayımlanan Çiçek Gibi adlı kitabı büyük ilgi gördü. Bu eser, onun yaşam deneyimlerini ve sinema dünyasındaki gözlemlerini içeren bir derleme niteliğindedir. 2003 yılında yayımlanan Yine Mi Çiçek adlı kitabı ise aynı temalarda derinleşen bir çalışma olarak öne çıktı.

Keskiner’in edebi anlamda en dikkat çeken eseri ise Binbir Renk Binbir Çiçek: Yaşar Kemal’li Anılar adlı kitabıdır. Bu kitap, onun ünlü yazar Yaşar Kemal ile dostluğunu ve sinema dünyasında geçirdiği yılları anlatır. Ayrıca, Nazım Hikmet ve Vera Tulyakova ile olan ilişkisini konu alan Nâzım’ın Evinde Vera’nın Sofrasında kitabı, Keskiner’in entelektüel çevresinin ne kadar geniş olduğunu ve edebiyat dünyasında da ne denli güçlü bir konuma sahip olduğunu gözler önüne serer.

"YEŞİLÇAM’IN AĞABEYİ" VE "ÇİÇEK ARİF" LAKAPLARI

Keskiner, sinema dünyasında çeşitli lakaplarla anıldı. Gençlik yıllarında sosyalist düşüncelerinden ötürü "Komünist Arif" lakabıyla tanınırken, sinema dünyasında ise ona "Yeşilçam’ın Ağabeyi" denirdi. Bu lakap, onun sinema dünyasındaki dostane ve koruyucu tavrını simgeliyordu. Ayrıca, uzun yıllar boyunca çiçeklerle olan bağı nedeniyle modern dönemde "Çiçek Arif" olarak anıldı. Bu lakap, onun sanatsal ruhunu ve doğaya olan sevgisini ifade ediyordu.

ONURLANDIRILMA VE VEFA

Arif Keskiner, kariyeri boyunca pek çok ödüle layık görüldü. 2017 yılında Özgür Film Festivali Özgür İnsan Ödülü’nü kazandı. Bu ödül, onun sanatçı kimliğinin ötesinde özgürlükçü ve bağımsız duruşunu onurlandırıyordu. 2018 yılında ise İstanbul Film Festivali Sinema Onur Ödülü’nü alarak Türk sinemasına yaptığı katkılar bir kez daha taçlandırıldı. Bu ödüller, Keskiner’in sanat dünyasındaki saygın yerini ve onun topluma bıraktığı derin izleri gösterir.

ÖZEL HAYATI VE VEFATI

Arif Keskiner, özel hayatında da sanat ve edebiyatla iç içe bir yaşam sürdürdü. Hümeyra Erdoğan ile evli olan Keskiner’in bir çocuğu bulunuyordu. Ailesine ve dostlarına olan bağlılığı, onu hayatının her döneminde güçlü kıldı. Ancak uzun yıllar boyunca kan hastalığı ile mücadele etti ve bu süreçte de hayat enerjisini kaybetmedi.

12 Mart 2024’te, İstanbul’da Maslak Acıbadem Hastanesi’nde 85 yaşında hayata gözlerini yumdu. 14 Mart 2024’te Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen törenin ardından, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Vefatının ardından Türk sinema dünyası, Arif Keskiner gibi bir değeri kaybetmenin üzüntüsünü yaşadı. Sinema sanatçılarından edebiyatçılara kadar pek çok kişi, onun ardından duygusal mesajlar paylaştı.

MİRASI

Arif Keskiner, ardında onlarca film, anı ve kitap bırakmış, Türk sinema ve edebiyat dünyasında ölümsüzleşmiş bir isimdir. Sinemaya olan katkıları ve sosyal adalet mücadelesi, gelecek nesiller için ilham kaynağı olmaya devam edecektir. Onun sanata olan adanmışlığı ve topluma duyduğu sorumluluk, Türk sinemasının altın dönemine damgasını vurmuş ve bu miras her zaman hatırlanacaktır.