Abdi Ağa’nın Torunlarından, İnce Memed Torunlarına.. !

Abone Ol

Çukurova'nın bereketli topraklarından çıkan büyük usta Yaşar Kemal, eserleriyle dünyanın her köşesine ulaştı; 'İnce Memed' ve 'Yer Demir Gök Bakır' gibi romanları pek çok dile çevrildi ve uluslararası alanda büyük başarılar kazandı, ama kökleri Hemite köyüne sımsıkı bağlı kaldı. O köyde, bir anı evi var. (Kültür Evi ibaresini bilerek kullanmıyorum)  Dönemin valisi Celalettin Cerrah tarafından yaptırıldı. Bugün, komünist diyerek adını bir çeşmeye bile vermekten çekinen resmi erkan, O vakitler Yaşar Kemal'e anı evi yaptırmış. Açılışına birlikte katılmışlar, dönemin valisi Celalettin Cerrah, Yaşar Kemal'in yüzüne baka baka eserlerinin önemini ve Çukurova'ya katkılarını vurgulayan konuşma yapmıştı.. 

O açılış günü, verilen geçici elektriğin ardından hemen kesilen ve bir daha verilmeyen enerjiyle hatırlanıyor. Sonrasında, üstüne basa basa söz veren siyasetçiler, sahte tebessümlerle poz veren ünlüler... Gelenler gitti, verilen sözler havada kaldı. Birinin ağzından çıkan her "Elektrik getireceğiz!" sözü, yıllar sonra hala gün gibi parlayan elektriksiz anı evinde yankılanıyor.

Anı evinin içinden kitaplar çalındı, yetmedi bilgisayarlar çalındı, yetmedi pirinç levhalar çalındı, kapı kolu çalındı, musluklar çalındı.. Yaşar Kemal tüm bunların yaşanacağını bilseydi İnce Memed romanında en çok konu edilen "Vayvay" köyüne oturur, "benim siz de emeğim var. Bu ev size emanet" der giderdi. Kimsede kapısından içeri girmezdi!

Gelelim yakın tarihe. Yaşar Kemal vefatının 2. yılında "Yaşar Kemal Anma Etkinlikleri" adı altında Osmaniye'de büyük bir organizasyon yapıldı. Etkinlikte Yaşar Kemal'in hayatı ve eserleri üzerine konuşmalar yapıldı, ancak ağırlıklı olarak dönemin siyasi mesajları ön plana çıktı. Bunun yanında, Yaşar Kemal'in eserlerinden bölümler okunarak sanatının önemine değinildi. Fakat etkinliğin genel atmosferi, daha çok göstermelik ve yüzeysel bir anma olarak hafızalarda yer etti. Dönemin valisi Kerem Al tarafından desteklenen türkücü Mehmet Seske ve Yaşar Kemal'i zerre kadar bilmeyen, ama bir şekilde protokolde yer bulmuş bir takım isimler ön plana çıktı.  Tabii etkinlik boyunca Yaşar Kemal'ı anlatmaktan ziyade bol bol "dua etme" ve "vaatlerde bulunma" ritüellerine daldılar. Anı evine elektriğin ne zaman geleceğini soranlara ise "Elbet bir gün!" diyerek cevap verdiler. Ömründe bir kitabını bile okumayan adamlara üçer tane davetiye giderken bu garip Yaşar Kemal sevdalısına bir tane bile davetiye ulaşmamıştı. Dönemin enflasyon oranını baz alırsak yüz binlerce lira harcanmış, akılda kalan koca bir hiç olmuştu. Beyaz Türklerin kendi aralarında yaptığı bir ilkbahar eğlencesi olarak hafızalarda kalmıştı.

Yıllar sonra başka ünlü kocaman isimler geldi. "Ne demek elektriksiz Kültür Evi" tarzı beylik laflar. Bunlardan biri de DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu o da sözler verdi. Koca bir fıs çıktı. En son CHP Genel Başkanı Özgür Özel geldi. O da sözler verdi ama açıkçası umudum yok. 

Mevzu bu da değil aslında, biliyorum. Bu kadar sözü boşa çıkarmışken, Yaşar Kemal'in maneviyatının üzerinde çakılmış tabelalarla oyun oynamaya başlayanlara sesleniyorum: Lütfen ötede oynayın. Yaşar Kemal'ı okumadan, anlamadan, elektriksiz anı evine "gittim, poz verdim" demek için gelenler... Mehmet Karakuş'a daha fazla rezil etmeyin bizi. Her defasında sanki Hemite Yaşar Kemal Anı Evi'ndeki elektriği ben vermemişim gibi kendimi suçlu hissediyorum. Her defasında o da bize "Tuuu yazıklar olsun" der gibi sitemde bulunuyor. Ama işte saygıdeğer Karakuş ne bilsin buralarda Yaşar Kemal'in bir edebiyatçı değil, bir Öcü olarak tanındığını.. Allah'tan Kadirli'ye Mustafa Mert Olcar Başkan oldu, Kadirlili Yaşar Kemal'in anılarına sahip çıkmaya başladı da, Yaşar Kemal'in ruhu köyüne döndü diyebiliriz. 

Yaşar Kemal'in mirası, sadece anı evinde çekilen fotoğraflarla veya yapılan göstermelik ziyaretlerle korunacak bir şey değil. Onun düşüncelerini, yazılarını ve ruhunu anlamadan, bu mirası sahiplenmek mümkün değil. Bu kadar sığ yaklaşımlarla yapılan etkinliklerin, gösterişten öteye geçmediği ortada. Eğer gerçekten Yaşar Kemal'i anmak ve ona layık olmak istiyorsanız, onun sözlerini, ideallerini ve anlattıklarını içselleştirmeniz gerekir. Yoksa bu gösteriş meraklısı tavırlarınız, sadece kendinizi komik duruma düşürmekten başka bir işe yaramaz.

Bu mirasa layık bir vefa göstermek için öncelikle anı evine elektrik sağlanmalı, yerel halkla daha etkin bir iletişim kurularak anı evi Kültür Evi'ne dönüştürülmelidir.  Nerede bu mirasa layık bir vefa? Ama neyse, siz de haklısınız. Elektrik olmasa da olur. Yaşar Kemal okur, İnce Memed olur; ama sizin adınız anılsa olsa bir çok çızık olur. Yaşar Kemal'in büyüklüğünü anlamak için o evde poz vermekten fazlası gerekir; çabasızca çekilmiş birkaç fotoğraf, manevi mirası korumak adına hiçbir şey ifade etmiyor. O anı evinin her köşesi, Yaşar Kemal'in anlattığı Çukurova'nın ruhuyla dolu, ama sizlerin boş vaatleriyle değil. Onun hatırasına duyulan saygı, elektrik bağlamakla ya da birkaç göstermelik ziyaret yapmakla sağlanamaz.

Yaşar Kemal'in anlattığı hikayelerdeki insani değerleri anlamadan, bu mirası yaşatmak mümkün değil. Elektrik olmasa da olur diyorsunuz, ama eksik olan yalnızca elektrik değil; bu köyde asıl eksik olan, Yaşar Kemal'in mirasını hakkıyla anlama ve ona layık olma çabasıdır.

Şöyle bakıyorumda bu topraklara Abdi Ağa’nın torunlarından, İnce Memed torunlarına.. ! Hepsi birbirine karışmış. Karışmakla kalmamış, İnce Memed'in torunları, Abdi Ağa'nın torunlarına aşık olmuş! 

Yaşar Kemal yaşasaydı ne derdi az çok tahmin edebiliyorum:

"Demir olsam çürürdüm, toprak oldum da dayandım" 

Kalın sağlıcakla...