Geçmişe özlem duyanların daha iyi hatırlayacağı, köy evleri; damları akabilir, mutfak dolapları olmayabilir, hatta bazılarında mutfak dahi bulunmayabilir ancak içinde huzur, paylaşmak ve insanlık bulunan yaşam alanlarıydı.
Günümüzde bu hatıralar, 40 yaş üstündeki birçok kişinin anılarında gizli bir hazine olarak yer alıyor. Köy evleri, basitliğiyle değil, içerdikleri insanî değerlerle anlam kazanıyordu.
Geleneksel köy yaşamında, insanlar komşuluk ilişkilerine, dayanışmaya, doğayla iç içe olmaya alışkındılar. Damları altında oturup sohbet etmek, tarlada çalışmak, akşamları köy meydanında toplanmak sadece bir yaşam tarzı değil, aynı zamanda bir kültürdü.
Ancak, günümüzde bu manzaraların ne kadarını sürdürebildiğimizi sorgulamak durumundayız. Sahip olduğumuz teknolojik gelişmeler ve şehirleşme, zamanla bu geleneksel yaşam tarzını değiştirdi. Huzurun, paylaşımın ve insanlık değerlerinin ön planda olduğu bu köy evleri, zamanla unutulmaya yüz tuttu.
Belki de sorun, sadece köy evlerinin fiziksel özellikleri değil, içinde barındırdığı o değerlerin de kayboluyor olmasıdır. Huzurun, paylaşmanın ve insanlık duygusunun giderek ikinci plana atıldığı bir dünyada, belki de geçmişteki köy evleri, bize kaybolan bir hazineyi hatırlatıyor.
Sahi, ne oldu bize? Bu sorunun cevabını bulmak, belki de köy evlerinin sunduğu o değerlere dönüş yapmamıza yardımcı olabilir.